menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sineklerin Tanrısı

1 0
latest

Sineklerin Tanrısı, William Golding’in distopik romanı.

İngiliz çocuklar, gelecekteki atom savaşından kaçırılıp güvenilir bir yere götürülmek üzere uçağa bindirilir. Fakat uçak saldırıya uğrar ve bir mercan adasına düşer. Çocuklar adanın, okudukları Mercan Adası’na (R.M. Ballantyne’ın kitabı) benzediğini söylerler. Fakat gün geçtikçe kavga etmeye, birbirlerine şiddet uygulamaya başlarlar ve zamanla adayı bir cehenneme çevirirler.

Adada ilk olarak şişman çocuk ve Ralph, başka çocuklara ne olduğunu düşünür. Şişman çocuk astımlıdır ve gözlük takar. Acilen bir toplantı yapmaları, adada kimlerin yaşadığını bilmeleri gerekir. Şişman çocuk, Ralph’a şunları söyler:

“Domuzcuk derlerdi bana. Yüzme bilmiyorum. İzin vermediler, astımım. Teyzemle otururdum. Teyzemin şekerci dükkânı vardı. Öyle çok şeker yerdim ki! Pilotun dediğini duymadın mı? Atom bombası dediğini? Hepsi öldü. Ötekileri bulmalıyız. Bir şeyler yapmalıyız.”

Bir denizkabuğu bulurlar. Deniz kabuğu bir megafona benzer ve ses çıkarır. Bu sırada üç küçük çocuk, ormandan çıkıp gelir. Sonra Sam ve Eric adında ikizler gelir. Ardından kilise korosundan çocukları görürler. Merridew, Maurice, Gib, Addis, Roger ve Bill. Domuzcuk, bu çocukların üniformalı üstünlüğünden, Merridew’in otoritesinden çekinir. Jack Merridew, “fazla konuşuyorsun sen, kapat çeneni, şişko” der. Jack, “nasıl kurtarılacağımız konusunu bir karara bağlamalıyız” der. Ralph de, denizkabuğunu havaya kaldır ve “karar vermek için bir şefimiz olmalı” der. Jack, şefin kendisi olması gerektiğini söyler. Çünkü kilise korosunun başıdır. Roger oylama yapmayı teklif eder. Oybirliğiyle Ralph seçilir. Gurupta akıllı olan Domuzcuk’tur; şef olarak ilk düşünülmesi gereken de Jack’tır. Ralph’ı seçmek istemelerinin nedeni denizkabuğudur. Bu büyük denizkabuğunu seslendirenin, bu güzel şeyi elinde tutanın bir ayrıcalığı vardır.

Koro üyeleri ise avcı olmayı isterler. Jack, kınından çekip çıkardığı bıçağını bir ağaca saplar ve “ava çıkarız, bir şeyler yakalarız, yiyecek buluruz, sonra onlar gelir, bizi kurtarırlar” der. Dağın tepesine çıkıp bakarlar, ev yoktur, baca dumanı, ayak izi, tekne ve başka insan göremezler. Issız bir adadırlar. Çocuklar, hep bir ağızdan bağırırlar:

“Hazine Adası gibi, Kırlangıçlar ve Amazonlar gibi, Mercan Adası gibi.”

Ralph, bir geminin adanın yakınlarından geçerken, dağın tepesinden duman çıkması gerektiğini, bunun için de ateş yakmalarını söyler. Domuzcuk’un gözlüğünü güneşe tutarak ateş yakarlar. Ayrıca adada kurallar olmalı ve kurallara uyulmalıdır. Onlar İngiliz’dir, vahşi değillerdir. Çünkü İngilizler her şeyi en iyi biçimde yaparlar. Ateşten koro üyeleri sorumlu olur. Domuzcuk kumsalda barınaklar yapmaları gerektiğini söyler, çünkü adada geceler soğuktur. Jack, yemek için et, Ralph ise barınaklar gerektiğini söyler. Jack ve Ralph’ın, ayrı yaşantıları, duyguları ve fikirleri vardır. Aralarında bir ilişki kuramazlar. Birbirlerine sevgi ile kin duymak arasında bocalarlar.

Roger ile Maurice, ormandan çıkarlar, ateşe bakma görevleri bittiği için yüzmeye gelirler. Roger, kumsaldaki kumdan şatoları tekmeleyerek yıkar, çiçekleri kuma gömer. Adeta bir şeyleri egemenliği altına alınca, mutluluğu aşan bir duyguya kapılır.

Bir gün Domuzcuk dumanı göremediğini belirtir. Ateş sönmüştür, duman yoktur. Nöbetçiler de domuz avına gitmiştir. Jack ise avı anlatır. Debelenen domuzu kuşattıkları sırada edindikleri bilginin, canlı bir şeye üstün çıkmanın, ona kendi istediklerini yaptırmanın, onun canına kıymanın anısını yaşar. Fakat bir gemi geçmiştir. Domuzcuk onun kan dökme merakına çok sinirlenir ve “evlerimize dönebilirdik” diye bağırır. Bir yanda avlanmanın, yabansı sevinçlerin, bir yanda da özlemlerin, yenilgiye uğrayan sağduyunun dünyası vardır. Ralph’ın da ağzı sulanır, niyeti eti kabul etmemektir. Fakat son zamanlarda ancak meyve, hindistancevizi, arada sırada bir yengeç ya da bir balık yediği için, domuz etine karşı koyacak........

© Afyon Postası