menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Liyakat: Toplumsal Adalet ve Felsefi Bir Zorunluluk

7 0
05.04.2025

Liyakat kavramı hem toplumsal düzenin inşasında hem de bireylerin hak ettikleri konumlara ulaşmalarında belirleyici bir ilke olarak karşımıza çıkar. Ancak, liyakatin yalnızca bireylerin kariyerlerinde ilerlemelerini sağlayan bir araç değil, aynı zamanda toplumsal adaletin ve etik düzenin temel taşı olduğunu göz ardı edemeyiz. Bu noktada, liyakatin yalnızca bir yönetim ilkesi mi yoksa daha geniş çapta bir felsefi zorunluluk mu olduğu sorusuyla karşı karşıya kalırız.

Liyakat ve Toplum: Adaletin Temel Taşı

Toplumların gelişim düzeyi, bireylerin liyakat esasına göre değerlendirilip değerlendirilmediğiyle doğrudan ilişkilidir. Tarih boyunca büyük medeniyetlerin yükselişi, genellikle liyakat sistemine verdikleri önemle paralel gitmiştir. Örneğin, Osmanlı Devleti’nde uygulanan “devşirme sistemi”, köken fark etmeksizin bireylerin yeteneklerine göre devlet kademelerinde yükselmelerine olanak tanımıştır. Benzer şekilde, Çin’de binlerce yıl uygulanan “Konfüçyüsçü sınav sistemi”, liyakati esas alarak devlet yönetimine en yetkin bireyleri kazandırmayı hedeflemiştir.

Buna karşın, kayırmacılığın ve torpilin hâkim olduğu toplumlarda sosyal çürüme kaçınılmaz hâle gelmiştir. Liyakatin önemsizleştiği yönetimlerde bireylerin yetenekleri değil, sosyal statüleri ve bağlantıları ön plana çıkmıştır. Bu durum, bireylerin adalet duygusunu zedeleyerek sosyal huzursuzluklara ve nihayetinde toplumsal çöküşe neden olmuştur.

Felsefi Bir Bakış: Liyakat Bir Sebep mi, Sonuç mu?

Platon’un Devlet adlı eserinde dile getirdiği “filozof krallar” kavramı, liyakatin felsefi temelini açıkça ortaya koymaktadır. Platon’a göre, toplum........

© Adil Medya