Devletin yayılmacı aklının eleştirisi
Ama gayrı resmi de olsa yeniden fetih ve yayılma ihtirası, milliyetçi söylemin bir bileşeni olarak varlığını sürdürdü: Üç kıtayı kapsayan tarihi hakimiyetin restorasyonu anlamında Osmanlıcılık; Turan’ın kurtuluşuyla Türk birliğinin (yeniden) inşası anlamında Pantürkizm; dünya Müslümanlarını yeniden Halife’nin himayesi altına almayı hedefleyen Panislamizm. Bunların hepsi yaşayan ama bastırılmış ütopyalardı; resmi milliyetçiliğin “yeraltında” nefes alabiliyor, hegemonik diskurun yüzeyine ancak ihtiyaç duyulan miktar ve sürelerle çıkabiliyorlardı.
21’inci Yüzyıl’ın ve onunla birlikte AKP iktidarının gelişi, bu zihniyette değişime yol açtı. Kemalizmle hesaplaşma ivme kazanırken küresel güç dengelerindeki değişimler ve bölgesel istikrarın bozuluşu, “Mavi Vatancılık” ve “Misakı Millicilik” gibi eğilimleri tahrik ederek egemen siyasete eklemledi. Arap baharı ve ardından kopan Suriye iç savaşı, bu fantezilerin resmi ideoloji halini almasında etkili oldu. Türk resmi diskuru, bölünme fobisiyle yüklü aşırı güvenlikçi söylemle yayılma ihtiraslarının iç içe geçtiği bir amalgama dönüştü: “Yayılmazsak bölünürüz” şeklinde özetlenebilecek bir kolektif ruh hali.
İrredenta, bir ülkenin sınırları dışında olmakla birlikte kültürel ve tarihsel iddialar üzerinden o ülkenin üzerinde emelleri olduğu coğrafi bölgeye........
© Açık Gazete
