menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Barışa kim daha yakın: İşçi sendikaları mı işveren örgütleri mi?

11 0
yesterday

Prof. Dr. Mustafa Durmuş – 11 ve 12 Eylül tarihlerinde Meclis’teki “Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” sırasıyla emek örgütlerinin ve sermaye örgütlerinin temsilcilerini dinledi.

11 Eylül’deki ilk oturumda üye sayısının çokluğuna göre kamuda çalışan emekçilerin sendikalarının üst örgütlerinin (konfederasyonlar); ikinci oturumda ise özel sektörde çalışan işçilerin bağlı bulunduğu sendikaların üst örgütleri olan konfederasyonların temsilcileri süreçle ilgili görüşlerini açıkladılar. Kendilerine davet yapılmış olmasına rağmen Birleşik Kamu İş toplantıya katılıp herhangi bir görüş bildirmedi.

Sunumların, ilgili örgütlere hakim olan ideolojiler kadar, siyasal iktidara ne kadar yakın olduklarına ya da iktidarca ne kadar kontrol edildiklerine ve üye profiline göre şekillendiği görüldü. Öyle ki sağ ve aşırı sağ görüşlü, İktidar Blokuna destek veren MEMUR- SEN, T. KAMU- SEN, TÜRK- İŞ ve HAK- İŞ aşağı yukarı aynı şeyleri söylediler. Bu gruptan süreç lehinde olumlu somut öneriler içeren açıklamalar ise sadece DİSK, KESK ve TÜSİAD gibi örgütlerden geldi.

Sendikal örgütlülük

Kamuda çalışan toplam 2,319,157 emekçinin yüzde 46,5’i MEMUR-SEN’de; yüzde 24,1’i T. KAMU- SEN’de; yüzde 8,2’si BİRLEŞİK KAMU- İŞ’te ve yüzde 7,2’si KESK’te örgütlü. Böylece kâğıt üzerinde kamu da çalışanlarının yüzde 80,9’unun sendikalı olduğu anlaşılıyor. (1) Özel sektörde çalışan kayıtlı 17.326.143 işçi var ancak bunlardan sadece 2.429.527’si sendika üyesi. Bu kapsamda özel sektörde sendikalaşma oranı da sadece ,0. İşçilerin konfederasyonlara göre dağılımı ise şöyle: TÜRK-İŞ yüzde 52,4; HAK-İŞ yüzde 34,0 ve DİSK yüzde 10,9. (2)

Kraldan çok kralcı sözde işçi ve kamu çalışanı sendikaları

Bu örgütlerin “barış ve demokratik toplum süreci”, ya da “terörsüz Türkiye”, adına ne denirse densin, konusuna yaklaşımlarında kendilerini deşifre eden en önemli husus “PKK’nin ardından PYD ve SDG’nin de silah bırakıp bırakmaması gerektiği” sorusuna verdikleri yanıtlar oldu.

MEMUR- SEN, T. KAMU- SEN, TÜRK- İŞ ve HAK- İŞ açıklamalarında en sert, en militarist ve en şoven söylemlerle; “kırmızı çizgilerinin Suriye’deki YPG ve SDG’nin de silah bırakması olduğunu” vurguladılar ve “bu konuda hiçbir taviz verilmemesi gerektiğini” ileri sürdüler.

Bazı emek örgütlerinin kırmızı çizgisi!

Oysa mevcut sürecin ilerleyebilmesini PYD ve SDG’nin silah bırakma şartına bağlamak süreci sona erdirebilir. Çünkü bu dayatma Kürtler ve ABD tarafından, Suriye’deki istikrarsızlık ortamında, kabul edilemeyecek bir zorlama olarak değerlendiriliyor, Bunu bile bile sözü edilen işçi sendikalarının temsilcilerinin PKK dışındaki örgütlerin de silah bırakması konusunda ısrarcı olmaları, bu sendikaların barışın tesisi konusunda samimi olmadıklarının ve devletin en azından bir kanadının yönlendirmesiyle hareket ettiklerinin bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.

Diğer yandan neredeyse hiçbir işveren örgütünün PYD ve SDG’nin silah bırakması konusunu gündeme getirmemesi ve değerlendirmelerini barışın ekonomik gelişme, demokrasi, büyüme, kalkınma ve istihdamı güçlendirmesiyle sınırlı tutmaları oldukça önemli. Yani barış konusunda işveren örgütleri işçi sendikalarından çok daha istekli görünüyorlar.

Kim ne dedi? (3)

Memur Sendikaları Konfederasyonu (MEMUR-SEN) Genel Başkanı Ali Yalçın’ın konuşmasından:

“Terörü cesaretlendirecek hiçbir adım söz konusu olmamalı. Terör örgütü PKK sadece Türkiye ve Irak’ta değil, hangi adı taşırsa taşısın bütün ülkelerdeki bileşenleriyle birlikte silah bırakmalıdır. Suriye’deki yapılanma orada durduğu müddetçe terörsüz Türkiye projesi gerçekleşmemiş olacaktır. İsrail Amerikan projesinin Suriye’de hayat bulmasına müsaade edilmemelidir. Bu konu pazarlık konusu yapılamaz ve yine şehitlerimizin hatırası, gazilerimizin fedakârlığı, annelerimizin gözyaşı bu sürecin kırmızı çizgisi olmalıdır.”

Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu (T. KAMU-SEN) Genel Başkanı Önder Kahveci’nin konuşmasından:

“Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin attığı tarihî adım yüzyılın karanlığını aydınlatan bir kardeşlik işareti, bir umut kıvılcımı olmuştur. Cumhurbaşkanımızın bu süreçteki kararlılığı ise milletimizin tamamında bir güven duygusu yaratmıştır. Bugün geldiğimiz noktada örgüt silah bırakma noktasına gelmiş, fesih kararını açıklamıştır. Bu adımla birlikte süreç örgütün alacağı bir kararla değil, yurt içinde ve yurt dışında bütün unsurların silahlarını eksiksiz olarak teslim etmesiyle ve Türkiye Cumhuriyeti’nin değerlerine bağlı kalacağına dair tam bir taahhütle anlam bulacaktır.”

Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak’ın konuşmasından:

“Emekçiler açısından Kürt sorununun eşitlik, özgürlük ve demokrasi zemininde barışçı çözümü elzemdir. Toplumsal birliğimizin sağlanması ancak bu ülkeyi emeğin Türkiye’si yapmakla mümkün olacaktır”.

KESK Eş Genel Başkanı Ahmet Karagöz’ün konuşmasından:

“Kürt meselesinde çözüm olanaklarının nispeten tartışılabildiği bir dönemi yaşıyoruz ancak devlet tarafında somut adımların hâlâ atılmamış olması, gerekli yasal düzenlemelerin yapılmaması ve daha önemlisi ana muhalefet partisine karşı geçmişte Fazilet Partisi, DEM, HDP’ye yönelik uygulanan baskı ve yönelimlerin sistematik bir biçimde tekrar edilmesi, kaygılarımızın arttığını öncelikle belirtmek isteriz. Sorunların barışçıl yollarla çözüleceğine dair onca söz ve girişimin ardında böylesine organize ve siyasal yönelimlerle yapılan operasyonlar sürecin iktidar blokunca bir oyalamaya mı getirilmek istendiğini de açıkça vurgulamak istiyoruz.”

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar’ın konuşmasından:

“Terör suçu işleyenlere karşı en net duruş sergilenmelidir. Terör eylemleri ve milletimizin vicdanını yaralayan saldırılar asla mazur görülemez, görülmemelidir. Şehitlerimizin, gazilerimizin ve yakınlarının aziz hatıralarını incitebilecek dil ve söylemlere dahi asla izin verilmemelidir… Sistematik dezenformasyon ve bölücü propagandaya karşı gençlere yönelik etkin çalışmalar yapılmalıdır. Atılacak adımlar şehit aileleri ve gazilerin hassasiyetlerini zedelemeyecek şekilde planlanmalı, fedakâr şehit ailelerinin ve gazilerin bilgilendirilmesine özen gösterilmelidir. Ülke sınırları dışında, özellikle Suriye’de yaşanabilecek gelişmelerin içerideki bütünlüğümüzü baltalamaması için alternatif planlar hazırlanmalıdır.”

Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ) Genel Başkanı Mahmut Arslan’ın konuşmasından:

“Ancak PKK’nın sadece Türkiye kanadını değil; Suriye, Irak, hatta İran kanadını da içine alan bir muhataplıktır. Dolayısıyla, bu muhataplıklardan vazgeçenler veyahut da muhataplığı üzerine almayanların büyük bir sorumluluğu ve büyük bir vebali olduğunu hatırlatmak isterim. Onun için isimleri, isimlerinin başındaki harfleri ne olursa olsun PKK hedef alınarak talep edilen ve bu noktaya getirilen hususların ötelenmemesi gerekiyor. Özellikle, Suriye kanadında SDG’nin ve başka isimlerle yer alan örgütlerin bunun dışında tutulması girişimlerini şiddetle kınıyoruz ve bunu asla kabul etmiyoruz. Türkiye’nin siyonist devlet İsrail’e komşu yapılma girişimlerine karşı uyanık olmak zorundayız. Mesele sadece SDG değil, SDG’nin arkasındaki güçlerin bu projeyi akamete uğratma konusundaki çabalarını dikkatle takip etmemiz gerekiyor”.

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun konuşmasından:

“Biz, uzun yıllardır ülkemizin en temel sorunlarından biri olan Kürt sorununda her zaman barıştan, kardeşlikten ve eşitlikten yana olduk. Tüm sorunların demokrasi yoluyla çözülebileceğine inanıyoruz. Bu temelde, emek mücadelesi ile demokrasi mücadelesini birbirinden ayrı görmüyoruz. DİSK olarak hep söylediğimiz gibi “Demokrasi işçinin ekmeğidir. Demokrasi yoksa ekmek de yoktur.” diyerek emeğin ve demokrasinin aynı mücadele sahasında birleştiğini vurguluyoruz.”

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun konuşmasından:

“Tüm bu meseleleri tartışırken hamaseti, husumeti ve günlük siyasete malzeme yapmayı burayla karıştırmamalıyız. Nihayetinde bu bir parti........

© Açık Gazete