İspanya’dan İran’a Uzanan Tarihsel Kırılma
İkinci Dünya Savaşı öncesinde İspanya, savaşın genel bir provasıdır. İç savaş başlamış; dünyanın tüm devletleri oraya askerini, teknolojisini göndermiş; sol ve anarşist birliklere karşı savaşmış, son silahlarını onların üzerinde kullanarak bir genel prova yapmıştır.
İspanya İç Savaşı’nda Stalin, solcuları ve anarşistleri Hitler ile yaptığı anlaşma doğrultusunda satarak, lojistik desteğini çekmiş; böylece yenilginin ortamını hazırlamış ve 30 yıl sürecek bir diktatörlüğün kuruluşunu ilan etmiş oldu.
İspanya, faşizme karşı direnişin, destanın yazıldığı yerdir. Ama aynı zamanda ihanetin, arkadan bıçaklanmanın da tarihidir.
İran-İsrail savaşı, Üçüncü Dünya Savaşı’nın genel provası olarak ortaya çıkmıştır. Tıpkı İspanya gibi bir ülke seçilmiştir. Din birliği ile oluşturulmuş bir devlette, ulusların durumu; yani tarihsel olarak parçalanmanın yaşandığı bir yerde, uluslaşma ve ayrılığın yerini bir diktatörlük doldurmuş; din, iç savaş sonrası yapıştırıcı bir unsur olarak korunmuştur.
Bugün dahi İspanya, din birliği ve krallık bayrağı altında tek bir devlet gibi görünse de; aslında içte üç ayrı devletten oluşmaktadır.
İran’da ise dinî iktidarın gideceği artık kesindir. Peki, yerini nasıl bir diktatörlük alacak? Sonuçta ABD ve İsrail, İran üzerinde travmatik bir etki yaratmış ve bu etki, orada yaşayan halkların zihninin arka fonuna sessizce yerleştirilmiştir.
Bu savaş, sonuçta ABD ve emperyalist devletlerin onayı ile kurulmuş olan İslam Devleti’nin;........
© Açık Gazete
