menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kemeraltı’nda Sivas Madımak

11 10
saturday

Bir insanın, bir ailenin, bir masalcının, bir kitabın izinden Kemeraltı’nı dolaştınız mı? Eğitimci, Yazar, Şair Hidayet Karakuş’un Orhan Kemal Roman Armağanı ve Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Roman Ödülü’ne layık görülen Bilgi Yayınevi tarafından yayınlanan “Şeytan Minareleri” adlı romanı doğrultusunda bir geziye çıktık. 20 Mayıs 2025 Salı günü, kitabın yazarı Hidayet Karakuş rehberliğinde, Ahmet Tuncay Karaçorlu İzinde Geçmişten Geleceğe 3. Kemeraltı Çalıştayı ve Etkinlikleri kapsamında bu geziyi gerçekleştirdik. Neden mi? Çünkü roman ağırlıklı olarak Kemeraltı’nda geçiyor. Şeytan Minareleri, Hidayet Karakuş’un Kemeraltı ile ilgili tek kitabı değildir. Heyamola Yayınları tarafından yayınlanan ‘İzmir’in Kalbi Kemeraltı’ ve Yeni Türkü Şiir Yayınları’nca yayınlanan ‘Kemeraltı Şiirleri’ adlı kitapları da okurları, bu güzel tarihi çarşıda gezdirir, düşündürür, geçmişe götürür, geleceği aydınlatır.

2018 yılında Hidayet Karakuş, Kemeraltı kitabıyla ilgili sosyal medyada yaptığım paylaşıma “Kemeraltı bir düşler ormanıdır” demiştir. İşte Şeytan Minareleri’nde de Beybaba adlı masalcının peşi sıra bu büyülü tarihi çarşı geziliyor, durup düşünülüyor, geçmişle gelecek arasında bir köprü kurmaya çalışılıyor. Hidayet Karakuş’un da amacı; okurun, gezginlerin kurduğu bu köprünün kopmamasını sağlamaktır. Kemeraltı gezisi bir yana şu yaşlı dünyamızda gözlerimizi açıp kapamayacak mıyız? Hepimiz gezginiz. Geliyor, gidiyoruz ama nasıl? 2 Temmuz 1993 yılında Sivas’ta Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne katılan genç, yaşlı, yetişkin 33 aydını, edebiyatçı, eğitimci, sanat insanını, otel görevlisini yakanlar da geldikleri gibi gidiyorlar dünyamızdan, gideceklerdir de. Yaptıkları kötülük, katliam hiçbir zaman unutulmayacaktır, 32 yıldır unutulmadığı gibi. Hidayet Karakuş, o katliamdan eşiyle kurtulur. Böylesi bir travmayı nasıl atlatabilir? Bir nebze olsun kalemiyle çünkü onun silahı kalem; öldürmüyor, yaşatıyor hem kendisini hem de okurları. Böylesi bir travmanın hayat boyu etkilerinin sürebileceğini hepimiz biliyoruz. Adalet de sağlanmadığında travma nasıl atlatılabilir? Hidayet Karakuş, “Yakanlar nerdeyse hiç ceza almadı, kaçtılar, yakalanmadılar. Kimilerinin aldıkları cezalar, zaman aşımına uğradı. Oysaki insanlık dışı bir eylemdi. 2 Temmuzlarda, Temmuz ayında pek çok yerde konuşmak gerekiyor. Bunu bir görev olarak görüyorum. Çünkü 32 yıl önce olan bu olayın, toplumda çoğu kez gençlerin bilmediği bir gerçeklik var. Kulak dolgunluğuyla otelde insanlar, şairler yakılmış diyorlar ama olayın ayrıntılarını, nedenini bilmiyorlar. O bakımdan anlatma gereği duyuyorum. Anlatırken de çoğu kez gerçekten duygulanıyorum, üzülüyorum” diyor.

Hidayet Karakuş’un, elinde taba renkli çanta, kruvaze takım elbiseli, şapkalı, kendi kendine konuşarak Karşıyaka Çarşı’da gezerken, vapurla geçerken sürekli karşılaştığı bir kişi vardır. Yaşamdan bu kişiyle roman kahramanını birleştirdiğini belirterek şöyle diyor Karakuş: “Buradan yola çıkarak Beybaba’yı Kemeraltı’nda dolaştırmanın çok daha iyi olacağını düşündüm. Bir yazar, şair arkadaşım, romanı okuduktan sonra, romanda mekan sorununu çok güzel çözmüşsün, demişti. Kitap sonrası gezilerde arkadaşlarla hem Kemeraltı’nı yaşadık hem de Kemeraltı’nda Sivas’ı, Madımak’ı yaşadık. Gerçek bu. O gerçek peşimizi bırakmayacak, Türkiye’nin, insanımızın,........

© 9 Eylül Gazetesi