menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Audrey Hepburn’ün sırları

18 1
08.06.2025

Audrey Hepburn Türkiye’ye iki defa gelmişti. İlki 1968’de. Artık tam anlamıyla zirvede bir hayat yaşıyordu. 50’lerin başından beri bir çok filmde oynamış, Mel Ferrer ile evlenmiş ondan bir erkek çocuğu olmuştu. Ferrer sadakatsizliği ile ün yapmıştı. Audrey de kendine flört edecek bir arkadaş edinmişti.

Bir grup arkadaşı ile birlikte Calisto adlı bir yatla İstanbul ve İzmir’e seyahat etti. Bergama’ya gitti. Hacı oldu. Bu seyahat Ferrer ile evliliğinin sona erdiğinin ilanı sayılır. Bir süre sonra boşandılar.

Audrey yıpranmış evliliğinin sıkıntısını eğlenceli bir Türkiye ve Yunan adaları seyahati ile üzerinden atmaya çalışmış herhalde. Benim yorumum bu.

Audrey , Türkiye seyahatinde yanında olan yakışıklı erkek arkadaşı ile birlikteliğini sürdürmedi. Ünlü İtalyan psikiyatr Andrea Dotti ile evlendi. Bir psikiyatr ile evlenmesi de bence önemsenmeli.

60’ lar Hollywood yıldızlarının, Avrupa ve Ortadoğu hanedanlarının (İngiltere, Mısır, İran ) magazin basınında ilgi odağı olduğu yıllardır. Time ve Life taklidi magazin dergileri Türkiye’de de çıkmaya başlamış büyük ilgi uyandırmıştı. Bu yıllar Hayat ve Ses mecmualarının iyice parladığı yıllardı.

Audrey, Ses Mecmuasının 27 Temmuz 1968 tarihli sayısına kapak oldu.

İkinci Türkiye seyahati 20 yıl sonradır. Audrey artık sinema dünyasında yerini iyice sağlamlaştırmıştı. Kendisini hayır işlerine vermişti. UNICEF’in iyi niyet elçisi olmuştu.

Hayatının sonuna kadar bu göreve devam etti. 1988’de Türkiye’ye çocuk bayramı etkinliklerinde bir konuşma yapmak üzere davet edildi.

Bu gelişine ilişkin TRT arşivinde harika bir video kaydı vardır. Bu videoda Haldun Dormen ile yaptığı inanılmaz keyifli bir sohbet göreceksiniz. Audrey’i yakından tanımak isteyenlere tavsiye ederim.

Hollanda dünya tarihinin en büyük sömürgeci devletlerinden biridir. Hollanda’nın “ Altın Çağında” büyük bir deniz ticaret filosu vardı. Köle ticaretinden büyük servet yapmış “Dutch” burjuvazisi en parlak çağını yaşamıştı.

Hollandalıların ilgi alanlarından iki örnek: Antiller ve East İndies (Güneydoğu Asya/ eskiden Hindiçini denilirdi) Kısaca , Hollanda, Altın Çağında Guyana’dan (Surinam) Sumatra’ya kadar sömürge alanları yaratmıştı. East Indies Company bu konuda bilinen en eski kurumdur.

19. yüzyılda Osmanlı ülkesinin de Dünya kapitalizmi ile entegrasyonu gerçekleşti. Pamuk plantasyonları yaygınlaştı. Mısır, Çukurova ve Ege bölgesinde yetişen ürünler Avrupa piyasalarının ilgi alanı oldu.

Bu arada Surinam genel valiliği yapan Audrey’nin büyükbabası Aarnoud van Heemstra İzmir Cumaovasında büyük bir çiftlik satın almış. Çiftliğin arazisi çok genişmiş.

Çiftlik Birinci Dünya Savaşı yıllarında ünlü İttihatçı Rahmi Bey’in eline geçmiş. İzmir Valiliği yapan Rahmi Bey İstanbul’da iken Ethem bir baskınla oğlunu kaçırmış, çocuk fidye karşılığı serbest bırakılmış. Bu olaylar mütareke dönemine girerken olmuştu; bunu hatırlatayım.

Bu geniş mülk daha sonra Caroline Koç’un dedesi Henry Giraud’nun eline geçmiştir. Bir yazarımız Audrey’in annesinin 1900’de İzmir’de doğduğunu iddia ediyor. Bu doğru olmasa bile çiftlik işi doğru. Audrey 1968’de ilk defa Türkiye’ye geldiğinde İzmir’deki bu çiftliği görmek istemiş.

Audrey’in annesi Ella van Heemstra’dır. Kökeni Ortaçağ’a kadar giden “Cermen-Dutch” soylusu bir aileden gelir.

Audrey’nin annesi ve babası ilginç insanlar. İkisinin de ikinci evlilikleri. Audrey’nin üvey erkek kardeşleri var. Bazı kaynaklarda babasının zengin bir bankacı olduğu yazıyor, Doğru değil. Bankerlik işleriyle uğraşmış bir süre. Annesinin Prenses Diana ile kuzen olduğunu okudum bir yerlerde. Doğru olabilir. Çünkü Avrupa soylu sınıfının evlilikler yoluyla birbiriyle akrabalıkları biliniyor. Bunun en meşhur örneği Rus Çarı II Nikola, İngiliz Kralı V. George ve Kaiser II. Wilhelm birbirinin kuzeni olurlar.

Anne ve babası Batavia /Java’da evlenmişler. (1925) Büyük babası Surinam sömürge valisi. Surinam Hollanda Guyanası diye bilinen bir Güney Amerika ülkesi malumunuz.

Babası Joseph Ruston-Hepburn MI-5 raporlarında (British Military İntelligence) tehlikeli bir adam olarak tanımlanmıştı. Joseph Ruston soyunu İskoçyalı Jakobit Hepburn ailesine dayandırmayı önemsiyordu. Yazılanları okuduktan sonra bu iddiayı bir öykünme olarak yorumladığımı belirtmek isterim.

Babası sevimsiz antipatik bir tip. 1889 Bohemya doğumlu. Eğitimi ile ilgili bilgiler bence gerçek değil. Cambridge’de hukuk okumuş birine benzemiyor.

Annesi ve babası faşizmin yükseliş devrinde en hararetli savunucularından.

Babası Joseph , İngiliz Faşist Partisinde (BUF) çalışmış, annesinin de Hitler ile samimi bir yakınlığı var. 30’ların başında. Alman Nasyonel Sosyalistleri ve İtalyan Kara Gömleklileri ile epey ilişkisi olmuş; Baroness Ella de Heemstra imzasıyla faşizm lehinde yazılar yazmış, yayınlamış.

Fakat ne gariptir ki Almanlar Hollandayı işgal edince kızkardeşinin eşi direniş cephesi üyesi olduğu gerekçesiyle kurşuna dizilmiş. Oysa ki eniştenin örgütle ilgili yokmuş. Almanlar sadece ibreti alem olsun diye “enişteyi” kurşuna dizmişler. Bu olay aile üzerinde ağır bir şok yaratmış. Audrey açısından da çok sarsıcı bir durum olmalı. Baroness anne bu olaydan sonra Almanların aleyhine dönmüş.

İngiliz Faşist Birliği ile bağlantıları olan babası Joseph Victor Ruston savaş başlayınca Audrey’i bir uçağa bindirerek annesinin yanına göndermiş. (1939) Bu tarih itibariyle Audrey 10 yaşında bir kız çocuğu.

Audrey uzun savaş yıllarında babasından hiç haber alamamış. Bağlantı kopmuş. Babasından bahseden bazı kaynaklarda Joseph’in savaş yıllarında “Isle of Man” adasında tutuklu kaldığını yazıyor. Bilindiği gibi Isle of Man, İrlanda Denizinde Birleşik Krallığa bağlı ıssız bir adadır.

Audrey’nin babasının öldüğü sanılıyormuş; İngiliz istihbarat raporlarında bile böyle geçiyormuş. Oysa ki Joseph İrlanda’ya geçmiş, orada evlenmiş. Orada yaşamaya devam etmiş.

Audrey’nin ilk eşi Mel Ferrer, babasını Dublin’de bulmuş. Baba kızı buluşturmak istemiş. Buluşma 1964’te Dublin Bhellburn Hotel’de gerçekleşmiş. Fakat karşılaşma coşkulu bir yeniden bir araya gelme biçiminde olamamış. Baba Joseph soğuk davranmış. Nazım’ın Münevver Andaç ile Varşova buluşmasında oğlu Memet’e kayıtsız davranması gibi. Audrey çok üzülmüş. Sonrasında aralarında gerçek bir duygusal bağ kurulamamış. Baba Joseph 1980’lerde artık ağır hastaymış. Audrey babasının bakımı için gerekli her şeyi yapmış. Maddi olarak destek olmuş ama yanına gitmemiş. Baba Joseph Ruston Dublin’de ölmüş, Audrey gereken her şeyi yapmış ama cenazeye katılmamış.

Audrey’nin annesi soylu bir aileden........

© 12punto