Devlet aşiretleşince!
Bizlere devlet öylesine kutsal bir yapı olarak tanıtılmış ki, biz de bu inançla devleti kutsuyor, hatta ona tapıyoruz.
Hal bu ki, devlet hiç öyle kutsal ve tapınılacak bir şey olmayıp, aşiret ya da kabile yapılanmalarının modernize halidir. Demem o ki, geçmişte insan aşirette ya da kabilede ne kadar kul idi ise, günümüzde de farklı görüntüde devlete de o kadar kuldur:
Eleştirileri duyar gibi oluyorum: Yok, o kadar da değil, diyor değerli okurlarım. Evet, okurlarım bazı açılardan haklıdır. Evet, modern devlet geçmişin aşiretinde ya da kabilesinden çok farklıdır. Çağımızın modern devletini geçmişin aşiretinden ya da kabilesinden farklı yapan devlet olarak toplumların zamanla ulaştığı organizasyon boyutu olmayıp, bizatihi toplumları ilerleme ve tekâmülleridir. Ünlü düşünürümüz Amerikalı Daron Acemoğlu’nun toplumların gelişmelerini kurumsal gelişmelere bağlayan tezine kısmen yaslanarak bu görüşü açmaya çalışayım. Ancak, hemen şunu kaydetmek isterim ki, Acemoğlu’nun kurumlarla toplumsal gelişme arasındaki doğrudan ilişkiyi kurumdan toplumu etkilercesine nedensellik ilişkisine bağlamanın fazla doğru olmadığını düşünmekteyim. Demek o ki, her hal ve koşulda kurumlar toplumsal gelişmeyi etkiler tezi mutlak olarak doğru değildir. İlk aşamalarda toplum gelişir ve gelişmenin orta ve ileri aşamalarında kurumlar toplumları şekillendirerek mükemmeliyete taşır. Örneğin, ileri sanayi ülkelerine baktığımızda üniversitelerin kurulma tarihleri 1100’lere falan kadar geriye gider, yani ilk gelişme toplumsal düzeyde olmuş. Fakat bunun tersi de Atina Medeniyeti için geçerlidir. Şöyle ki, alt-yapıda hemen hemen hiçbir olumlu gelişme söz konusu olmamışken bugüne dek ışık tutan filozofların yetişmiş olması hiçbir yöntemle açıklanabilir değildir.
Çok önemli olan bu tartışmayı burada kesip konumuza dönersek, düşüncemi şöyle aktarabilirim. Bir devlet yapısının özelliği, hukuka bağlılığı, ehliyeti sadakate tercihi gibi çok temel özellikleri bizatihi toplumsal yapıdan kaynaklanır. Toplumsal yapının erdemlilik derecesi, devlette görev almış kamu hizmetkârlarının erdemlilik dereceleri ile eşdeğerdedir. Kısacası, devlet dediğimiz yapı, toplumun üstünde olmayıp, toplumun bir tür yansımasıdır.
Peki, bu kadar lafı ne diye ettim? Eğer devlet yapılanması halkı yansıtıyorsa, nasıl oluyor da toplumun bir kesimi çeşitli uygulama ve politikaları nedeniyle devleti ve siyasileri, eleştiriyor? İşte, tam da bu nokta bugünkü devlet aygıtının kimler........
© 12punto
