menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bu Sefil İştiha

16 0
16.06.2025

Ünlü iktisatçı Mahfi Eğilmez’in Biz Dört Kişiydik yazısını (7 Haziran, T24) ilgiyle, öğrenerek, düşünerek okudum. Eğilmez’in deyişiyle benim de aklıma sık sık bugünlere nasıl geldik sorusu düşüyor. İtiraf edeyim, bazen haftalarca da aklımdan çıkmıyor.

Yazıda en ilgimi çeken yerler aşağıya arka arkaya alacağım iki paragraf oldu. İkinci alıntı aynı zamanda yazının son paragrafıydı.

“Şimdi oturmuş geçmişle bugünü karşılaştırınca aklıma hep şu soru düşüyor: ‘Önce bürokratlar mı bozuldu yoksa kurumlar mı?’ Sanırım ikisi zaten iç içeydi. Ama önce kurumları oluşturan bürokratlar değişti. Şimdi düşününce Türkiye’de bürokrasiyi, yargıyı, üniversiteyi ayakta tutan gücün ordu olduğunu anlıyorum. Ordu zayıflayınca yargının, bürokrasinin ve üniversitenin çöküşü de ardından kendiliğinden geldi.”

“Biz dört kişiydik. Bürokraside bir araya gelişimiz bizim istemimizle olmamıştı. Ama sonrasında ülke için bir şeyler yapabilme ortak çırpınışları kendi isteğimizle oldu. Ülke için uğraşıp didinsek de umduğumuz sonucu alamadık, savunduklarımızı kabul ettiremedik. Ettirebilseydik belki bugün buralarda olmayacaktı ülke. Yazık oldu.”

Önce hemen belirteyim. Bu gerçekten güzel, düşündürücü ve içten yazı, beklediğim şekilde, ülkemizin gidişinde ordumuzun rolüyle ilgili tartışmalara neden oldu. Ben ise, tartışmayı başka, ülkemin geleceği açısından en azından eşit derecede yaşamsal, bir yöne çekmek istiyorum. Yazıda söz edilen dört kişi Özal devrinin üst düzey bürokratlarıydı. Sayın Eğilmez’in yazısını ve özellikle de yazısını bitirirken, yukarıya aldığım, “Yazık oldu.” çıkarımını değerlendirmeyi Özal devrinin öne çıkan bazı özellikleri ışığında........

© 12punto