menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kurucu iktidar, kurucu meclis ve Cumhuriyet

18 4
09.05.2025

Türkiye Cumhuriyeti; egemenlik anlamında Osmanlı Devleti’nden devrimci bir kopuşu simgeler. Bürokratik zihniyet ve kurumlar anlamında, belli ölçülerde devamlılık olsa da; Cumhuriyeti kuranların çoğunluğu, Osmanlı’nın paşaları olsa da; bu paşalar Sultan II. Abdülhamit’in açtığı okullarda okumuş, Osmanlı modernleşmesinin yarattığı siyasal, toplumsal, kültürel iklimde büyümüş, özellikle de Osmanlı askeri modernleşmesinin ürünü kurmaylar olarak öne çıkmış olsa da, genç Cumhuriyet, devrimci bir kopuşla ve savaşarak kurulmuştur.

Evet, Mustafa Kemal; bir Osmanlı paşasıdır. Ama Osmanlıcı bir paşa değildir. Saltanat yanlısı değildir. Hilafet taraftarı değildir. Cumhuriyetçidir. Halkçıdır ve devrimcidir. Ulusal bağımsızlıkçı ve milli egemenlikçidir.

Osmanlı Sultanı Vahdettin ise saltanatın, hilafetin derdindedir. Osmanlı Devleti’ni yönetenler, Mondros’a rağmen, Sevr’e rağmen, kendi saltanatlarının, kendi koltuklarının derdinde olduklarından, konumlarını emperyalist devletlere, en başta da İngilizlere büyük ödünler vererek, her türlü zillete katlanarak korumaya çalışmışlardır. Parçalanmış, topraklarına el konulmuş, egemenliğini ve bağımsızlığını büyük ölçüde yitirmiş, emperyalist devletlerin güdümüne ve denetimine girmiş, onların çizdiği sınırlara adeta hapsolmuş bir devlete razı gelmişlerdir. İngilizlerin lütfuna, himmetine, merhametine sığınan Sultan Vahdettin, “Ümidimi Allah’tan sonra İngiltere’ye bağladım” diyecek duruma düşmüştür.

O günün şartlarında Osmanlı’da hiç kimse, bu durumdan kurtulma ümidi taşımamıştır, bir kişi hariç: Mustafa Kemal Paşa. Öyle ki, Mustafa Kemal Paşa, 16 Mart 1920’de İstanbul işgal edildikten bir gün sonra, yani 17 Mart 1920’de, ordu komutanlarına bir genelge göndererek Ankara’da bir Meclis-i Müessisan, yani Kurucu Meclis açılacağını bildirmiştir. Bu meclis için seçim şartlarını açıklamıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın bu genelgesinde yer alan “kurucu meclis” ifadesine bazı itirazlar yükselince, Mustafa Kemal Paşa, 19 Mart tarihli yeni bir genelgeyle, durumu şöyle açıklamıştır:

“Ben ilk yazdığım müsveddede Meclisi Müessisan tabirini kullanmıştım. Maksadım da toplanacak meclisin “Rejim” değiştirmek salâhiyetiyle ilk anda mücehhez bulunmasını temin etmek idi. Fakat bu tabirin kullanılmasındaki maksadı lüzumu gibi izah edemediğim için veyahut izah etmek istemediğim için “halkın ünsiyet etmediği bir tabirdir” diye Erzurum ve Sivas’tan ikaz edildim. Bunun üzerine “Salâhiyeti fevkalâdeye malik bir meclis” tabirini kullanmakla iktifa ettim”.

Mustafa Kemal Paşa; diğer nitelikleri, özellikleri yanında, çok seçkin bir entelektüel olarak, siyaset, hukuk, tarih, iktisat, felsefe, toplumbilim konularına çok meraklı bir aydın olarak, anayasa hukukunun temel konulanı arasında yer alan “kurucu meclis” ve “kurucu iktidar” kavramlarına dikkat çekmiştir aslında. Nitekim gerek Cumhuriyet Tarihi’ne, gerekse anayasa hukukuna ilişkin çalışmalarda, birinci meclis, ilk meclis, Gazi Meclis dönemi (23........

© 12punto