Türkiye işte böyle bir 'Hukuk Devleti!'..
Yetkililerimiz her fırsatta, “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir” deyince ister istemez herkesi bir gülme alıyor. “Niye”sini uzun uzadıya açıklamaya gerek yok, bu teorik ve kategorik ifadeye karşın pratikteki uygulamalar hemen hepimizin malûmu.
Ama hafta içinde iki gün izlediğim, 9 yıldır süren bir davada yaşananları anlatmamak olmaz.
Dava, soruşturması 2015’te başlayan, iddianamesi 15 Temmuz darbe teşebbüsünden 1 ay önce hazırlanan, yargılamasına da 15 Temmuz’dan 4 ay sonra başlayan “FETÖ”nin sivil ayağıyla ilgili çatı davası.
1 numaranın Fetullah Gülen olduğu bu dosyada 73 kişi olmasına karşın sadece 7 sanık yargılandı. Çünkü diğerleri çoktan kaçmıştı.
Nasıl mı? İktidar medyası önce “şehir imamlarını” ifşa etti. Ardından bizzat Erdoğan, “Türkiye’deki şehir imamları açıklandı ve hepsi birden kaçıverdi. Yakında belki de ülkelerin imamları açıklanacak. Uluslararası camiada bakalım neler olacak.” dedi. Gerçekten birkaç gün sonra yine iktidar medyası, o imamları isimleri ve fotoğraflarıyla yayımladı. Bu yayınlardan sonra tabii onlar da kaçtı.
Çatı davasındaki en dikkat çekici olay; 15 Temmuz darbesini organize ettiği öne sürülen Adil Öksüz’ün kimliğinin soruşturma sürecinde tespit edildiği halde karakola ifadeye bile çağrılmadığının ortaya çıkmasıydı.
Eldeki 7 sanığa dönelim: AKP eski milletvekili İlhan İşbilen, eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, Zaman Gazetesi’nin kurucularından Alaeddin Kaya, Fetullah Gülen’in kuzeni Kazım Avcı, avukatlar Abdülkadir Aksoy ve Ali Çelik ile Özbek asıllı işadamı Dilaver Azim.
Alaeddin Kaya dışındaki diğer sanıkların ortak noktası, 15 Temmuz’dan çok önce tutuklanmış olmalarıydı. Aynı dosya kapsamında hakkında yakalama kararı verilen Kaya ise 15 Temmuz’dan sonra Edremit’teki evinde gözaltına alınıp tutuklandı.
Ankara 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde yaklaşık 2 yıl süren yargılamanın sonunda bu sanıklardan İlhan İşbilen, Hidayet Karaca, Alaeddin Kaya ve Kazım Avcı’ya “Anayasayı ihlal” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilirken, diğer üç sanık “silahlı terör örgütü” üyeliğinden 10 yıl 6’şar ay hapis cezasına çarptırıldı.
Kararlar İstinaf’ta onanırken Yargıtay 3. Ceza Dairesi Haziran 2022’de, 4 sanığa verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını bozdu.
Bozma gerekçesinde, sanıkların 15 Temmuz darbe girişimi sırasında cezaevinde oldukları hatırlatılarak, “FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yönelik planlama, hazırlık ve icra organizasyonunda yer aldıkları kanıtlanamamıştır.” denildi ve söz konusu isimlerin eylemlerinin “Silahlı terör örgütü yöneticiliği” suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı.
Dosya Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne döndü. Kasım 2022’de yapılan yeniden yargılamanın başında Savcı, Yargıtay’ın bozma ilâmına uyulmasını istedi. Ancak Mahkeme sürpriz bir şekilde direnme kararı alıp sanıkları yeniden ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı.
Bu gelişme üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, “bozma” görüşlü bir tebliğname ile dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderdi. Ceza Genel Kurulu da Nisan 2025’te oy birliğiyle usulden bozma kararı verdi. Sebebi, “hükmün, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünün usulüne uygun alınmadan verilmesi, bunun da sanıkların savunma haklarının kısıtlanması sonucunu doğurması” olarak açıklandı.
O bozmanın ardından dosya yeniden Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne geldi. Haziran’da başlayan duruşmalarda Savcı, bu defa Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin bozma kararına karşı direnilmesi........
© 12punto
