Bahçeli Modeli!..
MHP’liler, Devlet Bahçeli’nin teröristbaşına, “Gel Meclis’te konuş” diye çağrıda bulunduğu 22 Ekim’i “milat” ilân etti. MHP’lilere göre, siyasi değerlendirmeler artık “22 Ekim’den önce 22 Ekim’den sonra diye yapılır” olmuştu.
22 Ekim’in 6 ay öncesine dönelim. MHP’nin hazırladığı 100 maddelik anayasa değişikliği teklifi hakkında açıklama yapan Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, “Anayasa’nın ilk dört maddesi ile vatandaşlığı düzenleyen 66’ncı maddesinde değişikliğe karşı çıkacaklarını” söyledi. Yıldız, Cumhurbaşkanı yardımcılığını iki ile sınırlandıracaklarını ve bu yardımcıların seçimle geleceğini de kaydetti.
22 Ekim’den sonra ne oldu?
MHP Lideri Bahçeli, İmralı’daki teröristbaşına “kurucu önder” payesini verdi...
Kürt kökenli vatandaşlarımızın değil, İmralı ve PKK’nın sözcüsü olan DEM’lileri kapılarda karşılayıp şükranlarını sundu...
Mayıs’ta Ülkücü Şehitleri Anma töreninde elindeki metni okuyarak, “Gerçekten her şeyin bir vakti vardır, o vakit yaklaşmıştır. O vakit Türkiye yüzyılıyla simgelenmekte, yeni bir millî kimlik ve kardeşlik asrıyla tebarüz etmektedir.” dedi...
MHP’nin resmi internet sitesinde “yeni bir milli kimlik” yerine, “yeni bir milli birlik” ifadesi kullanılırken, bu karışıklığın sebebine ilişkin herhangi bir izaha gerek duyulmadı...
Geldik 12 Temmuz’a; Erdoğan, PKK’nın 30 adet silah yakma şovunun ertesi günü, “Türk, Kürt, Arap kardeşliğinden” söz etti...
Hemen herkes, “Ne oluyor?” diye sorarken, Bahçeli bu konuda da Erdoğan’a destek çıkıp o konuşmasını “tarihi çıkış” saydı ve “bu çıkışı gölgelemek isteyenlerin cahil değilse, dış bağlantılı mankurtlar” olduğunu söyledi...
19 Temmuz’da da Halk Tv Yazarı İsmail Saymaz, Bahçeli’nin birkaç ay önce MHP milletvekilleriyle yaptığı toplantıda, “Cumhurbaşkanı’nın iki yardımcısı olsun; biri Kürt biri Alevi olsun.” dediğini öne sürdü.
Bu etnik ve mezhepsel ayırıma evvela kimse inanmadı ve adeta MHP’den yalanlama beklendi. O yalanlama gelmeyince, “Türkiye’yi Irak, Lübnan, Yugoslavya’ya mı benzetmek istiyorlar?” tartışmaları arttı. Nihayet üç gün sonra konuşan Bahçeli, bu sözleri doğruladı, ama yine tepki gösterenlere ateş püskürdü.
O açıklamayı masaya yatırmadan önce eski Bahçeli’yi hatırlamamız gerekiyor.
Daha Aralık 2005’te, yani AKP iktidarının üçüncü yılında Türk devleti, Türk vatanı ve Türk milleti kavramlarının bölücü amaçlarla siyasi gündeme taşınmasının yegâne amacının etnik ayırımcılığa ve siyasi bölücülüğe zemin hazırlamak olduğunu vurgulayıp özetle şunları anlattı:
“Başbakan Erdoğan, Türkiyelilik ve Anayasal vatandaşlık hezeyanlarıyla bu son tahrik kampanyasının da bayraktarlığını yapmıştır. Başbakan’ın en büyük destekçisi de ne hazindir ki, İmralı’daki cani olmuştur. Devlet görevlileri aracılığıyla İmralı ile temas kanalı kuran Başbakan, bu konuda teröristbaşı ile söylem birliği içine girmiştir... Başbakan ‘Türk kökenliler’ diye bir kategori icat ederek, Türklüğü diğer etnik özellikler gibi bir alt kimlik konumuna indirgemiştir. Başbakan’ın bu sakat anlayışına göre, Anadolu’daki 1000 yıllık Türk kimliği, Türkiye’de var olduğunu iddia ettiği 30’a yakın etnik unsurdan sadece birisi sayılacaktır... Türkiyelilik gibi coğrafi terimlerden, Anayasal vatandaşlık gibi hukuki statülerinden milli kimlik çıkarmaya çalışan Başbakan, son olarak dini inanç bağlarını da bu amaçla kullanmak garabetine düşmüş, Müslümanlığı üst kimlik olarak göstermeye teşebbüs etmiştir... Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin bu din bağı nedeniyle iç çatışma ve parçalanma süreci yaşayan bir Yugoslavya olamayacağını söylerken, sahip olduğu sığ bilgi ve müktesebatı istemeden de olsa açığa vurmuştur... Başbakan, Türkiye’nin yanı başında........© 12punto
