menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

'YEE'deki yemeler: 'Firmaları yukarıdan başkanlık gönderirdi'

56 4
13.01.2025

Haftalardır Yunus Emre Enstitüsü’nde (YEE) yaşanan, milyarlarca lirayı bulduğu öne sürülen yolsuzlukları konuşuyoruz. Başkan Yardımcıları olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş'ın eşi Rahmi Göktaş ile MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın oğlu Kutalmış Yalçın sessiz sedasız görevlerinden ayrıldı. Peşinden kurumda çalışan bazı personel gözaltına alındı, tutuklandı. Burada tam 6 yıl görev yapan eski başkan Şeref Ateş hakkında Almanya’ya gittikten bir gün sonra yakalama kararı çıkarıldı. Ama bugüne kadar, YEE’den sorumlu Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere hiçbir iktidar yetkilisinden ses çıkmadı.

Mayıs 2007’de “Yunus Emre Vakfı Kanunu” ile kurulan devlet destekli, yarı resmi YEE’ye, ilk başkanı Prof. Ali Fuat Bilkan’ın bazı özellikleri ve bir sohbette yaptığı açıklamalar nedeniyle dikkat kesilmiş ve sonraki yıllarda uzaktan izlemeye başlamıştım.

İsmiyle “müsemma”, faaliyet alanları ise son derece “ulvi” olan YEE’nin kurucuları önemli şahsiyetlerdi. Kurucu Mütevelli Heyeti; dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le birlikte AKP’li üç eski bakan ve TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’ndan oluşuyordu. Mütevelli Heyeti’nde, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’ndan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e çok sayıda bakan ve üniversitelerden profesörler vardı.

Yunus Emre Vakfı’nın Yönetim Kurul’unda da dönemin Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı İsmet Yılmaz ile Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Dr. Hakan Fidan gibi önemli isimler yer almıştı.

İlk Başkan Prof. Ali Fuat Bilkan’ın özelliği şuydu: o zamanki adıyla “cemaatin” kurduğu Fatih Üniversitesi’nden TOBB’a transfer edilmişti ve YEE’nin de cemaatin eline geçtiği söylenir olmuştu.

Tarihçeyi uzatmayayım; 2010’da Deniz Feneri’ndeki yolsuzluklar konuşulurken, Ankara’daki tarihi Tekel binasının meçhul bir fiyatla 49 yıllığına Yunus Emre Vakfı’na kiralandığı ortaya çıkınca şunları yazdım:

“Deniz Feneri’nde kişilerin bağışları söz konusu. Buradaki ise garip, gureba, yetim başta, 70 milyonun hakkı. Ne denli ‘ulvi’ hizmette kullanılacak olsa da, ne kadar ‘hukuka’ uydurulsa da, ‘Kimin malı, kime veriliyor?’ diye sormamız gerekiyor. O yüzden kimse kusura bakmasın!.. Ve bir soru; vakıflar mı devletleştiriliyor, yoksa Devletimiz parça parça vakıflara mı devrediliyor?!”

17/25 Aralık yolsuzluk operasyonundan sonra YEE’nin yurt içi ve yurtdışı teşkilâtlarının “FETÖ”den temizlendiği açıklandı, ama gelinen durum da ortada.

Burasını “uzaktan takip ettim” dedim ya, öncelikle şunu belirteyim; şimdi gündemde olan yolsuzluk rakamları, konuşulanların yanında devede kulak kalıyor. İnşallah savcılık ve........

© 12punto