Düriyem'in güğümleri
Kalaylı mı değil mi, o başka bir mevzu ama bizim mahallede, "zamanın ruhuna" uyarak Kürtçülüğe soyunan tescilli Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı çakma solcular, son dönemde müthiş bir hayal kırıklığı yaşamaktalar!
Kerameti kendinden menkul artizliğinden olsa gerek sanatçı diye pek bir nağme yaptıkları Sırrı Süreyya, İmralı'nın ulaklığını yapmaya başlayıp barış güvercinliğine soyunmuşken iktidardakilere yaranmak için din, iman, Allah, Kuran, peygamber filan demeye başlayınca, bir şaşkına döndüler ki sormayın.
Aslında Cumhuriyet düşmanlığı yapmasında bir sakınca yoktu ama iktidardakilere bu kadar yanlaması yüreklerini burktu.
Zaten ne "hıyrını" görmüştü ki!
Cumhuriyet sayesinde ancak üniversite okumaya geldiğinde üç öğün yemek yiyebilmiş, kurufasulyenin yanına pilav verildiğini öğrenmiş, aç karnını doyurmuş, sonrasında işe güce tutunmuş; bütün düşmanlığına, nefretine rağmen Cumhuriyetin en yüce kurumu TBMM'de başkanvekiline kadar gelmişti ama olsun, bunlar "hıyır" filan değil, gereksiz ayrıntılardı.
Cumhuriyet olmasa, köyünde ağanın davarını güden maraba olacaktı.
Belki de nefreti bunaydı, bilinçaltına işlemiş davar tezeğinin kokusundan vazgeçemiyordu, kim bilir?
Devam edelim...
Ama beterin nihayeti yok!
Bir zamanlar, Selahaddin'e de umut bağlamışlardı.
Haksız değillerdi.
Adam gibi okumuş, etmiş, ağzı laf yapan, üstelik saz çalan; öyle Kandil'e filan pek fazla yüz vermeyen, İmralı'ya "eh işte" mesafeli, biriydi.
Kürtçülüğün beslendiği ana damar Kırmançiler'den gelmiyordu, Kürtçe bile bilmeyen Zaza'ydı.
Marksist gelenektendi.
Memlekette adam gibi sol, sosyal demokrat, kimlikçiliğin bataklığına düşmemiş bir parti bulunmadığından, basbayağı solun yeni lideri olabileceği konuşuluyordu.
Üstelik, "Seni Başkan yaptırmayacağız" dediği için Tayyip, İmralı ve Kandil'le birlikte ipini çekmiş, içeri attırmıştı.
Ama tam bir yıl önce Kobani davasının duruşmasında çıktı dedi ki;
“Bu toprakların medeniyeti İslam medeniyetidir. Türkiye sosyalistinin bir kısmı........© 12punto
visit website