menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Çarşı, pazar 2025

22 9
28.08.2025

Geçen yıl 29 Ağustos'ta, Türkiye'de tarımın bitme noktasına geldiğinden hareketle, “önümüzdeki yıl cümbür cemaat aç kalabiliriz!” diye yazmıştık.

Belki cümlenin ifade ettiği anlamıyla “aç kalmadık” ama - açlık sınırının bile altında - yaşamaya çalıştığımız bir yılı geride bıraktık.

Ben söylemiyorum, merak eden olursa sıkça güncellenen açlık ve yoksulluk sınırı verilerine bakabilir. Türkiye'deki asgari ücret ve ortalama emekli maaşı ile bu verileri karşılaştırdığınızda, tabloyu açık seçik görebilirsiniz.

Ne yazık ki, bugün dünü, dün bir önceki günü aratır hale geldi.

Git gide fakirleşiyoruz.

Orta sınıf neredeyse yok oldu. Paçasını kurtarabilenler, yeni rejimin kaymağını yiyen üst tabakaya kapağı attı ama çoğunluğu küme düştü.

Söylemesi, yazması bile insanın içini acıtıyor.

Yeterli beslenme, artık insan hayatındaki en önemli mesele haline geldi.

Geçelim baklavasını, böreğini, dondurmasını filan temel gıda maddeleri bile öyle pahalılandı ki sebze, meyve, et, süt, yumurta lüks sayılıyor.

Ne yazık ki Türkiye, 2002'den bu yana siyasal İslamcıların ipe sapa gelmez politikalarıyla halkının resmen açlıkla karşı karşıya kaldığı bir ülke oldu.

Say ki, 2'nci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa'dasın.

Emeklilerin, dar gelirlilerin durumu ise içler acısı. Aylarca et, süt, peynir yüzü görmeyenler; kurban bayramı gelse de bir lokmacık kavurma yiyelim, diyenler var.

Yetersiz beslenme sadece belli bir yaşın üstündekileri vurmuyor. Bundan en fazla büyüme çağındaki çocuklar etkileniyor.

Mesela, son yıllarda çocuklarda bodurluk neredeyse patladı; sadece bodurluk değil, yetersiz beslenmeden........

© 12punto