menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Lacan ve kafe kültürü

29 22
05.06.2025

Paris’te Cafe de Flore’de Albert Camus, Jean-Paul Sartre ve Simone de Beauvoir’ın düzenli buluşup derinlikli sohbet etmeleri şehrin entelektüel hayatında adını yeni duyurmaya başlayan Jacques Lacan bu mekanda Georges Bataille, Pablo Picasso, Maurice Marleau-Ponty ile buluşup sohbetler etmeye başldı.

Kafe kültürü sanatta, modernin merkezi konumunda olan Paris’te, Viyana’da birçok sanat dalının diğerleriyle etkileşim içinde toptan gelişmesine sebep olan “ortam”ı yaratmıştır.

Farklı sanat ve kültürlerin bir arada gelişmesi ve yenilikleri yapabilmeleri için hangi ortamın var olduğunu görmek ve bu ortamları anlamaya çalışmak önemli.

Örneğin, özellikle 19. yüzyılda Paris ve Viyana’da bir kafe kültürünün olması düşüncelerin gelişmesi için uygun ortam oluşturması açısından belirleyiciydi. Bunun yarattığı ortamda düşünürlerin bir araya gelip konuşabilmeleri çeşitli dallarda gelişmenin sağlanabilmesine yol açmıştır.

Paris o dönemde dünyanın kültür ve sanat merkezi gibiydi. Yeni oluşmakta olan Amerika’dan entelektüellerin ve sanatçıların bir süre yerleşmek için Paris’e akması normal hatta modaydı. Dünyada yeni nelerin olduğunu öğrenmek ve modernin nasıl tanımlanmakta olduğunu anlamak için Paris’e gitmekten başka çare yoktu. Bahsettiğim dönemde Paris’te empresyonistler Monet’nin başlattığı yolda ilerleyip dünyadaki resim ideolojisini yeniden tanımlıyorlardı ve aynı zamanda geleceğin kübistleri de ilerideki devrimleri için çalışmaktaydı. Picasso üzerine kafe sohbetleri, dedikodular o günlerde hayli popülerdi. Viyana’da da çok canlı bir düşünce zenginliği ortamı vardı. Şehir yeni olana ve moderne daima açıktı. Ve Viyana da yüksek kültür diye tanımlayabileceğimiz kültürün sürekli merkeziydi. Yüksek kültür denilince, tabii ki Viyana klasik müziğin tartışılmaz hâkimiydi. 18. yüzyılın sonu ile 19. yüzyıl başlarında Viyana nasıl ki Birinci Viyana okulu ile klasik müzik dünyasında hâkimiyetini ilan etmişse, 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyılın başlarında klasik müzikteki bazı paradigmalar zorlanırken Viyana yine İkinci Viyana Okulu ile hâkimiyetini sürdürmek için atılım yapmıştı. Bu okulların önemini hatırlatmak açısından içinde yer alan isimleri hatırlamak yeterli gelebilir:

Birinci Viyana okulunda Joseph Haydn, Wolfgang Amadeus Mozart, Ludwig van Beethoven vardı. İkinci Viyana Okulu’nda ise Schoenberg, Berg ve Webern yer alıyordu.

Tabii insan psikolojisinin anlaşılmasında paradigmatik dönüşümü yapmaya girişen Freud’un da o dönemde Viyana’da bulunduğunu ve kafe........

© 10 Haber