Bir zamanlar Amerika’da
19’uncu yüzyıl sonu ve 20’inci yüzyılın ilk yarısında Amerika’dan birçok sanatçı ve düşünür Paris’e hem ziyaret hem de bir süre kalmak için gelmişlerdi. Hitler Almanya’da yükselişe geçtiğinden ve bir savaş yaklaşmakta olduğundan, bu defa da Avrupa’dan Amerika’ya göç başlamıştı. Bu nedenle Avrupa’nın ciddi oranda entelektüel birikimi Amerika’ya yerleşti.
Örneğin Adorno, kendisinden önce Amerika’ya kaçmış olan Max Horkheimer’ın tavsiyesi üzerine 1938 yılında New York’a geldi ve 1941 yılında Los Angeles’a taşındı. O dönemde Bertold Brecht, Arnold Schoenberg ve Thomas Mann de Kaliforniya’daydılar. Onların grup halinde orada bulunmalarıyla bölgenin zekâ düzeyi ortalamasında radikal bir yükselme olduysa da, diğerlerinin nasıl katlandıklarını da anlayamamakla birlikte özelikle Adorno’nun Kaliforniya hayat tarzına nasıl adapte olduğunu ve bulunduğu ortamdan entelektüel anlamda hiç beslenemeden o kitapları nasıl yazabildiğini anlayamıyorum. Bu arada güneşte yanmış Kaliforniyalı gençlerin beyaz dişleri için “Hegelci” dişler de demişti. Bununla ne demek istediği hâlâ daha tam anlaşılabilmiş değil.
***
Onun bu döneminin ürünü olan Minimia Moralia’sının alt başlığı “Reflections From a Damaged Life” (Hasarlı Hayat Üzerine Gözlemler) olduğundan, o “hasarlı” tespitiyle etrafında gördüğü nüfusun hayatını mı yoksa kendi hayatını mı kastettiğini anlayabilmek o kadar da kolay değil.
Bu arada herkes, bir diğer ünlü göçmen Thomas Mann’in, “Doctor Faustus: The Life of the German Composer Adrian Leverkühn as Told by an Old Friend” kitabında yaratmış olduğu besteci tipinin aslında Schoenberg olduğunu düşünüyordu. Mann bu konuda açık bir şey söylemiyordu ama müzikte........
© 10 Haber
