Ateş
Ateş düştüğü yeri yakar derler. Doğrudur. Babamı kırk dört yaşında kalp krizinden kaybetmiştik. Evimiz dolup taşıyordu. Kapıdan içeri girenler hıçkırıklarını tutamıyor, tâziye bitip merdivenlerden inerken akşam programlarını konuşup, ister istemez kendi hayatlarına dönüyorlardı.
Çok ama çok kızgındım. Sonraki yıllarda ateşim hiç sönmedi ve çok uzun zaman sonra küllendi.
Hava, Su, Toprak, Ateş dörtlememizin son yazısına geldik.
Hayatın temelinin ve tüm canlıların yaşamında olmazsa olmazı ilk üç ve insanlığın hem gelişimini hem de medeniyetlerin kapısını açan dördüncüsü ateş.
İnsanlık dizginleyemediği sürede ateşe tapıyor, onu ehlileştirince de hayatından hiç çıkarmıyor. Alet kullanımının yanı sıra pişmiş et yemeye başlayınca beynimiz ve zekâmız daha da gelişmiş. Demiri bakırı ve tüm diğer metalleri öylesine terbiye etmişiz ki sanayi devrimine kadar üretimlerin merkezinde ateş yanmış. Tabii savaşların da.
Ateş tutkunun, öfkenin, arzunun simgesi. Mum ışığı ise romantizmin ta kendisi. Ateşle barut yan yana........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d