Yeni Türk Eğitim Modeli: Küresel Çağda Kökten Geleceğe
Türkiye’nin kaderi ne enerjiyle, ne dış yatırımla, ne de askeri kabiliyetle tek başına belirlenebilir.
Asıl belirleyici olan bu ülkenin zihin dünyasını kimlerin nasıl biçimlendirdiğidir.
Ve bu da doğrudan eğitim meselesidir.
Bugün eğitimde yaşanan kriz yalnızca çocukların sınav başarısıyla değil; toplumun ruhsal iklimi, ahlaki pusulası ve küresel rekabet gücüyle ilgilidir.
İşte bu yüzden artık günü kurtaran çözümler değil, 2050’yi inşa edecek köklü bir Türk Eğitim Modeli gerekiyor.
Nereden Geldik? Ne Kaybettik?
Osmanlı’nın son döneminde medreseler çözülmüş, Batılılaşma çabaları parçalı kalmıştı. Cumhuriyet devrimleriyle eğitim laikleştirildi, halka yayıldı, bilimsel temele oturtulmaya çalışıldı.
Hasan Âli Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un öncülüğünde Köy Enstitüleri gibi çığır açıcı yapılar kuruldu. Ancak 1946 sonrası bu sistemler ideolojik baskı, feodal direnç ve dış müdahale ile kapatıldı.
Türkiye bir daha tam anlamıyla özgürleştirici, üretken ve yerli bir eğitim modelini hayata geçiremedi.
Bugün hâlâ sınav odaklı, merkeziyetçi, ezberci bir yapının içindeyiz. Ve bu sistem artık 21. yüzyılın ne ruhuna ne gerçekliğine cevap verebiliyor.
Ne Oluyor Dünyada?
2050’ye yaklaşırken dünya eğitim sistemleri de ciddi dönüşümlerden geçiyor:
•Finlandiya bireysel öğrenme özgürlüğünü merkeze alıyor.
•Singapur disiplini koruyarak teknoloji ve karakter gelişimini birleştiriyor.
•Estonya dijitalleşmeyi ana eksene alıyor.
•Çin yapay zekâ destekli “kişiselleştirilmiş öğretim” denemeleri yapıyor.
........© 10 Haber
