Ümmetçilik: Altın Çağdan Çöküşe ve Bugün Zihinsel Dirilişe Yol Arayışı
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ümmeti savunmak suç mu?” çıkışı, Türkiye’de uzun süredir üstü örtülü kalan bir tartışmayı açığa çıkardı. Bu sadece dini bir mesele değil; aynı zamanda siyasal yönelim, tarihsel hafıza, ekonomik strateji ve toplumsal geleceğimizle ilgili bir kırılma hattı.
Çünkü “ümmetçilik”, eğer sadece duygusal bir birlik çağrısıysa, bugünün dünyasında fazla romantik. Ama gerçekten yeni bir vizyon öneriyorsa, önce geçmişin muhasebesi, bugünün eleştirisi ve geleceğe dair net bir yol haritası şart.
Bağdat’taki Beytü’l-Hikme, Kurtuba’daki rasathaneler, Semerkand’daki medreseler sadece İslam’ın değil, tüm insanlığın ışığıydı.
Farabi, İbn Rüşd, El Harezmi, İbn Haldun gibi düşünürler Batı’yı bile etkileyen entelektüel sıçramaların öncüsüydü.
Ama bugün?
57 İslam ülkesinden büyük çoğunluğu:
•Fakirlik ve eşitsizlikle boğuşuyor,
•Bilim ve teknoloji üretiminde geri,
•İnsan haklarında kırmızı kartlık durumda,
•Mezhep savaşları ve baskıcı rejimlerle parçalanmış,
•Ve çoğu, kendi halkına bile umut veremiyor.
•Neden bu kadar büyük kaynaklara, genç nüfusa ve jeopolitik konuma sahipken İslam dünyası küresel karar süreçlerinde yok sayılıyor?
•Neden “ümmet” söylemi, çoğu zaman daha fazla parçalanmaya, kutuplaşmaya ve çatışmaya neden oluyor?
•En acısı: Neden İslam’ın adını........
© 10 Haber
