Liderlik Krizi Çağında: John Major’dan Bir İngiliz Dersi
Bugün benim için hem duygusal hem de derin düşüncelerle dolu bir gündü.
Royal Liberal Club’da, birkaç ay önce kaybettiğimiz değerli dostum Lord Michael Ancram, yani Lord Lothian’ın anısına düzenlenen törende bir araya geldik — yalnızca zarafetiyle değil, aynı zamanda cesareti, bilgeliği ve nezaketiyle hatırlanacak bir insandı.
Michael, İskoçya’nın en köklü ve saygın aristokrat ailelerinden birinin lideriydi.
Eşi, çocukları ve torunları da bu anlamlı günde salondaydı.
Onların varlığı, bir aile geleneğinin ötesinde; nesilden nesile aktarılan vakar, dürüstlük ve kamu hizmeti anlayışının da sembolüydü.
Michael, İngiliz kamu yaşamının en köklü değerlerini, aristokrasinin kibirinden tamamen arınmış bir zarafetle temsil eden o nadir insanlardandı.
Düşünceli, kibar ve sessiz bir ikna gücüne sahipti.
Siyasetin hâlâ vakar, diplomasinin hâlâ vicdan taşıdığı bir dönemin temsilcisiydi.
Salonda birçok tanıdık sima vardı: Jack Straw, Lord David Howell, Susan Eisenhower, Johan Eliasch, Lord Philip Hammond, Sir Malcolm Rifkind, Lady Olga Maitland, Robert Walter, John Dubber, Sanford Henry, Ian Walker, Jacqueline Jinks ve daha niceleri…
Sanki o zarif çağın ruhu yeniden canlanmıştı; eski dostluklar, paylaşılan hatıralar ve bir zamanlar hizmete anlam katan idealler salona sinmişti.
Törenin ana konuşmasını eski İngiltere Başbakanı Sir John Major yaptı.
Konuşması yalnızca bir dostu anmak değil, aynı zamanda bugünün dünyasına tutulan bir aynaydı.
Major, Michael’ın Kuzey İrlanda barış sürecindeki kilit rolünü anlattı; sabırla tüm tarafları dinleyip diyalog kanallarını açık tutarak “imkânsız denileni” nasıl başardığını aktardı.
“Barış,” dedi Major, “Michael’ın doğasında vardı. O, kavgayı değil, köprü kurmayı seçti. Bir zamanlar el sıkışması bile hayal edilemeyen insanlarla dahi konuşmaktan çekinmedi.”
Gerçekten de öyleydi.
Michael’ın sessiz diplomasisi, Kuzey İrlanda’daki uzlaşının temellerini atan bir bilgelik ve dirayet örneğiydi.
Ama onun köprü kurma anlayışı yalnızca orayla sınırlı değildi.
Her sohbetimizde Türkiye’den söz ederken şu cümleyi sıkça yineliyordu:
“Eğer Türkiye kendisini akıllıca konumlandırır ve güven verir hale gelirse, dünyanın en önemli köprülerinden ve diyalog kanallarından biri olabilir.”
Yıllar önce Global Strateji Forum çatısı altında, aralarında İbrahim Kalın’ın da bulunduğu bir Türk grubuyla Londra’da yapılan beyin fırtınasında, Türkiye’nin kıtaları, kültürleri ve fikirleri birbirine bağlama potansiyelini büyük bir tutkuyla anlatmıştı.
Ayrıca Michael, Londra ile Washington arasında görünmez ama güçlü bir köprüydü; transatlantik diyaloğun en saygı duyulan isimlerinden........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d