menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hong Kong: Yeni Dünya Düzeninde Küçük Bir Dev

17 12
previous day

Küresel sistem bir kez daha kırmızı kalemle yeniden çiziliyor. ABD–Çin rekabeti, Avrupa’nın enerji açığı, Rusya’nın yaptırımlarla sıkışması, Orta Doğu’daki çatışmalar, tedarik zincirlerinin kırılması ve teknolojinin güç dengelerini değiştirmesi, dünya ekonomisini yeni güvenli limanlara yönlendiriyor.
Böyle bir dünyada haritada İstanbul’un bir iki semti kadar yer kaplayan Hong Kong, sessizce yeniden küresel sahnenin merkezine oturuyor.

Cüssesine bakıp küçümseyen yanılır. Gayrisafi yurtiçi hasılası yaklaşık 360 milyar dolar, borsasının piyasa değeri 4,1 trilyon dolar civarında. Dünyadaki bankacılık varlıklarının yüzde 7’si bu küçük şehirde tutuluyor. Asya finansal akışının yüzde 70’ten fazlası buradan geçiyor. Yalnızca 1.106 kilometrekarede, 400’den fazla uluslararası bankanın bölgesel merkezi faaliyet gösteriyor. Bu nedenle Hong Kong artık yalnızca bir finans merkezi değil, Avrasya’nın ticaret ve sermaye sinir sistemi.

Hong Kong’un bugünkü stratejik konumu sadece coğrafyanın değil, tarihin de eseri. 1897-1997 arasında İngiliz yönetiminde kalan bu şehir, hukuki güvenilirlik, kurumsal şeffaflık, eğitim kalitesi, altyapı standartları ve İngiliz idari geleneğinin tüm avantajlarını devraldı.
Ancak onu küresel ölçekte eşsiz yapan şey, Çin’in ekonomik gücüyle İngiliz hukuk sisteminin aynı bünyede buluşması. Batılı yatırımcılara güven veren ama Çin ekonomisine doğrudan dokunan bu hibrit model, Hong Kong’u dünya ölçeğinde benzersiz bir ekonomik laboratuvara dönüştürdü.

Dünya enerji akışları da yeniden Asya eksenine kayıyor. 2025–2030 döneminde küresel LNG arzında tarihin en büyük genişlemesi yaşanacak. ABD ve Katar üretimi artırıyor, Asya ise tek başına küresel talebin yüzde 70’ini oluşturuyor. Enerji fiyatlaması, ticari sözleşmeler, sigorta mekanizmaları ve finansman modelleri giderek daha yoğun biçimde Hong Kong üzerinden yönetiliyor. Petro-kimyasallar, rafine ürünler, batarya malzemeleri ve kritik minerallerde de aynı tablo görülüyor. Çin’in nadir toprak elementleri ve lityum–nikel–kobalt zincirerindeki ağırlığı düşünüldüğünde, Hong Kong bu kaynakların dünya pazarlarına açıldığı stratejik filtre haline geliyor.

ABD ve Çin arasında en son Trump-Xi Jinping görüşmesi sonrasında bir nebze yumuşayan ton da özellikle enerji alanında yeni bir sayfa açıyor. Çin’e yönelik LNG ve petrol ihracatının artması bekleniyor. Küresel gaz piyasasına 2030’a kadar 380 milyar metreküp ek talep yansıyacağı hesaplanıyor. Pekin bunu sadece arz güvenliği olarak değil, ekonomik maliyetleri düşüren ve........

© 10 Haber