CHP, Gerçekten İktidar Alternatifi Olabilir mi?
Türkiye, tarihinin en kırılgan ve aynı zamanda en dönüştürücü eşiğinde.
Ekonomi daralıyor, kurumlar yıpranıyor, toplumun sabrı azalıyor. Dış politikada krizlerin, bölgesel savaşların ve yeni güç dengelerinin arasında Türkiye, yön arayışında.
Dünya artık tek kutuplu değil; güç merkezleri yeniden şekilleniyor. ABD-Çin rekabeti, Avrupa’nın kırılganlığı, Rusya’nın direnci, Orta Doğu’daki belirsizlikler ve Afrika’da yükselen enerji oyunları, Türkiye’nin de siyasetini doğrudan etkiliyor.
Böyle bir dönemde, çeyrek yüzyıla yaklaşan AK Parti iktidarının “yorulma sendromu” giderek daha görünür hale geliyor.
Ama asıl mesele, yorgun bir iktidardan çok, hâlâ hazır olmayan bir muhalefet.
Özellikle Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), yüz yıllık tarihinin belki de en kritik yeniden doğuş sürecini yaşıyor.
Recep Tayyip Erdoğan hâlâ güçlü, hâlâ sahnede, hâlâ devletin sinir uçlarını yönetebilen bir lider.
Ama Türkiye, artık Erdoğan’ın siyaset tarzını aşan bir döneme giriyor.
Sorun fiziksel bir iktidar değişimi değil; zihinsel bir paradigma değişimi.
Toplumun dinamikleri değişti: Yeni kuşaklar, artık ne sağ ne solun klasik kalıplarına sığıyor. Onlar özgürlük, fırsat eşitliği, adalet ve liyakat istiyor.
Küresel düzlemde gördükleri dijitalleşmiş, katılımcı, hesap verebilir sistemleri kendi ülkelerinde de talep ediyorlar.
Bu nedenle Türkiye, bir “iktidar değişikliği”nden çok daha derin bir “yönetim modeli değişimi”ne hazırlanıyor.
Artık mesele “kim yönetecek?” değil, “nasıl yönetilecek?” sorusuna cevap bulmak.
CHP, 100 yıllık tarihi boyunca Türkiye’nin modernleşme sürecinin ana taşıyıcısı oldu.
Cumhuriyetin kuruluşundan çok partili hayata, sosyal demokrasinin kurumsallaşmasından Avrupa vizyonuna kadar her dönemde belirleyici bir rol oynadı.
Ama bu miras aynı zamanda bir yük de getirdi: Devletle özdeşleşmiş, halktan mesafe almış, yenilikle temkinli bir yapı.
Bugün CHP’nin önündeki temel görev, bu tarihsel kimliği inkâr etmeden, onu çağın ruhuna uygun bir biçimde yeniden tanımlamak.
“Devletin partisi” olmaktan çıkıp, “toplumun dönüşüm hareketi” haline gelmek.
Türkiye artık bambaşka bir sosyolojiye sahip:
• Şehirleşmiş ama ekonomik güvencesiz.
• Dindar ama değişime açık.
• Genç ama geleceğinden kaygılı.
• Dijital ama adalet arayışında.
Bu geniş yelpazeyi anlayamayan, onlarla duygusal bağ kuramayan hiçbir parti iktidar alternatifi olamaz.
CHP’nin yıllardır aşamadığı yüzde 25 bandı aslında bir matematik değil, sosyolojik bir duvar.
Parti, kendi çekirdek seçmenini korurken,........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Ellen Ginsberg Simon
Constantin Von Hoffmeister
Mark Travers Ph.d