Türkiye Varlık Fonu ne iş yapar, ne işe yarar?
Hiç merak ettiniz mi, ‘Amerika Varlık Fonu’ diye bir fon neden yok? Veya Birleşik Krallık Varlık Fonu, Fransa Varlık Fonu, Almanya Varlık Fonu?
Ama Norveç’in bir Varlık Fonu var.
Diğerlerinin neden yok, Norveç’in neden var? Bu sorunun cevabı bir başka Batı Avrupa ülkesinin, Hollanda’nın yaşadığı tecrübede gizli.
Hollanda, petrol gelirlerini doğrudan bütçesine gelir olarak yazmanın, bu sebeple yaşadığı geçici zenginleşmenin cezasını çok ağır ödedi.
İşte bu yüzden, ülkeler petrol başta olmak üzere doğal kaynaklardan eğer gelir elde ediyorlarsa bunları ulusal bütçelerinin dışında değerlendirmeyi tercih ettiler.
Bakıyorsunuz, hep böyle petrol geliri, gaz geliri olan ülkelerin varlık fonları var. Bu gelirler fonda toplanıyor ve dünya finans piyasalarında değerlendiriliyor. Norveç’in varlık fonu dünya çapında çok önemli bir yatırımcı. Singapur’un, Birleşik Arap Emirlikleri’nin, Suudi Arabistan’ın varlık fonları da öyle.
Bu fonlardan bazıları, ana sermayeleri olan ülkelerine ait doğal kaynaklardan gelen gelirlerin bazen çok ötesine geçen başarılı yatırım getirileri elde ediyor. Ayrıca bu ulusal fonlar sayesinde elde edilen siyasi etki gücü de cabası.
Peki ama Türkiye’nin neden bir varlık fonu var? Bu sorunun cevabını o fonun kurulduğu 2016 yılından beri kimse vermedi.
Hangi ihtiyaca binaen veya eldeki hangi avantajı daha iyi değerlendirmek için bu fonun kurulduğunu bilmiyoruz.
Türkiye Varlık Fonu’nun ana sermayesi, bu fona devredilen başta kamu bankaları olmak üzere bazı kamu şirketleri. Üstüne fonun kendisinin devraldığı bazı özel şirketler eklendi, mesela Türk Telekom, Turkcell gibi. Sonra mahkemeler tarafından el konulup TMSF bünyesine geçmiş kimi şirketler de fon tarafından satın alındı. Dolayısıyla Türkiye Varlık Fonu bir “holding”e dönüştü.
Ama bir de fonun fon olmaktan kaynaklanan fonksiyonları olması gerek… Tabii o fonksiyonları yerine getirmesi için fonun kasasında likit para olması lazım.
Şimdi eski hazine bürokratı Çoşkun Cangöz’den öğreniyoruz, bu likiditeyi de Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi temin etmiş TVF’ye ve 216,7 milyar liralık devlet iç borçlanma senedini ödünç vermiş.
Buradaki tuhaflığı görüyorsunuz değil mi? Arkadaşınızdan borç alıyorsunuz ve ona borç senetleri veriyorsunuz ama arkadaşınız size aslında hiç para vermiyor. Sonra arkadaşınız dönüyor, sizin verdiğiniz borç senetlerini piyasada ciro ediyor veya kendi gerçek parasal borçlanmasına güvence gösteriyor.
Orijinal borçlu sizsiniz, senedin günü geldiğinde onu siz gerçek para ile ödeyeceksiniz ama parayı size borç veriyor gözüken arkadaşınız cebine atıyor, o kullanıyor. Günü geldiğinde size başlangıçta vaat ettiği o parayı verecek, ona güveniyorsunuz.
Bu tuhaf yöntem bir finansman yöntemi; devlet bunu çok nadir durumlarda ve ciddi yasal kısıtları içinde kullanabiliyor. Ne bileyim, kamu bankalarına böyle kağıtlar veriyor ve onların sermayesini arttırıyor mesela. Her gün ve her şey için........
© 10 Haber
