menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Siyasetin tuhaf Ali Babacan tartışması

41 0
monday

Tam da 2 Ekim akşamı İstanbul’da Ali Babacan’la bir yemekte buluştuk, uzun uzun sohbet ettik; Türkiye’yi, dünyayı, hayatı, bilimi teknolojiyi ve çocuklarımızı konuştuk.

Yemeğin sonunda ayağa kalkmış lokantadan ayrılırken Babacan’ın basın danışmanı, gazeteci Ömer Şahin, “Bugün bütün gün telefonum çaldı, gazeteciler tek bir soru sordu, İsmet abi gece boyunca bu konuyu açmadı bile” dedi.

Açmadığım konu, bir gün önce Ankara’da çekilen bir fotoğraftı. Meclis açılışı nedeniyle akşam yapılan resepsiyonda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nu yan yana gösteren fotoğraf.

Benim sormama bile gerek yoktu, bu fotoğraf bir nezaket fotoğrafıydı, ondan öte bir siyasi anlamı yoktu. Bir siyasi anlamı olsa iki saattir sohbet ettiğim Ali Babacan’ın söylediklerine yansıması olurdu, ne bileyim en azından Tayyip Erdoğan’a karşı eleştirilerinin tonunu düşürürdü. Oysa hiç öyle bir şey olmamıştı.

Uzun yıllardır biliyorum, öyle belirli bir düzeni yok ama 6-8 ayda bir Ali Babacan’la yan yana geliyorum, Babacan ile Erdoğan arasında giderilmesi imkansıza yakın bir çelişki olduğunun da farkındayım.

Üstelik bu çelişki fikir ayrılığından veya üslup ayrılığından da kaynaklanmıyor. Tamamen kişisel karakterlerle ilgili, hayata bakış açısıyla ilgili, haram-sevap kavramlarıyla ilgili, temel ahlakla ilgili bir çelişki.

Ama şunu da söyleyeyim: Ben Ali Babacan’ın ağzından Tayyip Erdoğan’la ilgili tek bir aşağılayıcı veya saygısızca kelimeyi de bunların imasını da duymadım.

Bana soracak olursanız, siyaseten Ali Babacan ile Tayyip Erdoğan’ın yan yana gelmesi, Babacan’ın yeniden Erdoğan’ın kadrosunda çalışması söz konusu olamaz. Buna başka her şeyden önce Babacan’ın karakteri, yetişme tarzı ve temel değerleri izin vermez.

Elbette siyasette kalıcı dostluklar olmadığı gibi kalıcı düşmanlıklar da olmaz. Ama burada zaten bir düşmanlıktan söz etmiyoruz; burada birlikte çalışmaya engel temel değerlerle ilgili farklardan söz ediyoruz. Kaldı ki Türkiye için iyi ve doğrunun ne olduğu konusunda da son derece farklı fikirler var artık.

Üç yıl önce Ali Babacan’ın siyasete döneceğini ve parti kurmaya çalıştığını duyduğumda şaşırmıştım açıkçası. Ben Babacan’ın aile işlerine geri dönmesini ve uluslararası alanda sözü hep dinlenen bir insan olarak ülke ülke gezip konuşmalar yapmasını, hayatını “eski politikacı” olarak geçirmesini bekliyordum. Bir siyasi hırsı olduğu izlenimini hiç almamıştım.

Aslına bakacak olursanız bugün de o hırs izlenimi almıyorum. Oysa Babacan bir parti kurdu, o parti seçimde umulan başarıyı elde etmedi ama Babacan parti genel başkanı olarak Türkiye’de siyaset üzerinde belirli bir özgül ağırlığa sahip olarak yoluna devam ediyor.

Peki neden bana siyasi hırsı yokmuş gibi geliyor? Bunun sebebi benim bakış açımdaki sakatlık, itiraf ediyorum.

Maalesef ülkede ‘siyasi hırs’ ve ‘siyasetçi’ denince Tayyip Erdoğan’ın karşısında rakip her kim varsa, büyük küçük gözetmeden onu yok etmeye çalışan, bugün ak dediğine hemen ertesi gün kara diyebilecek kadar herhangi bir ilkesi olmayan güce sarılışındaki hırstan başka bir şey gelmiyor aklımıza. Bir başka siyasi lider Tayyip Erdoğan gibi değilse onun hırs sahibi olmayan biri olduğunu düşünüyoruz otomatik olarak. Baksanıza bu anlayış........

© 10 Haber