Carpediem’in yeni versiyonu: Hayat kısa, boşan yaşa
Boşanma, eskiden “trajedi” kelimesiyle yan yana anılırdı. Artık öyle değil. 2025’te boşanma daha çok bir “yeni sayfa” olarak görülüyor. Ama dikkat: Her kuşak bu sayfayı aynı kolaylıkla çevirmiyor.
New York Times’da yazan Maggie Lange son yazısında ilginç bir başlık atmış: “Z Kuşağı Boşanmayı Nasıl Atlatıyor?”
Benim de dahil olduğum 1965 – 1980 arası doğan X Kuşağında boşanmak ayıptı. Hatta mahallenin en büyük skandalıydı. “Aldatıldı, terk edildi” senaryosu yazılır; gelin de damat da ömür boyu bu damgayı taşırdı. Sebepler de aldatma, şiddet, maddi sıkıntılar,içki, kumar gibi toplum tarafından kabul gören “gerçek” sebeplerdi. Çünkü böyle “gerçek” sebepler yoksa, boşanmak söz konusu bile olamazdı.
Oysa 1997 – 2012 arası doğumlu Z’ler için durum bambaşka. Boşanma artık utanç değil, kişisel özgürlük arayışı ve yeniden doğuşun bir yolu. Boşanma sebepleri daha çok eşler arasında psikolojik uyumsuzluktan kaynaklanıyor ve çiftler kişisel gelişim arayışına giriyor.
Z kuşağı boşanmayı veya ayrılığı bir son değil, bir “reset -sıfırlama tuşu” gibi algılıyor. Sosyal medya destek grupları, terapiye erişimdeki normalleşme ve duygularını açıkça ifade etmeleri, onların toparlanma hızını artırıyor.
Yeni ilişkiye atlamadan önce kişisel iyileşmeye yatırım yapıyorlar. Kendi kimliklerini yeniden kurmaları, hatta ayrılığı sosyal medyada “kendini tekrar markalama” fırsatı gibi sunmaları şaşırtıcı değil. Sosyal medya değişimi kolaylaştırıyor. Yani “Yeni hayat, yeni ben!”
Biz X kuşağı (1965–1980 doğumlular) için tablo daha zor. Bu kuşak boşanmayı çoğunlukla uzun yıllar süren bir evliliğin ardından yaşıyor. Çocuklar yuvadan uçup kendi hayatlarını kurduğunda, evde sessizlik kadar güçlü bir soru da kalıyor........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d