Hayatın özünü hatırlamak…
Dünyanın dört bir yanında milyonlarca insan, sabah işe gitmek, faturaları ödemek, sosyal medyada kaybolmak, gideceği tatili & alacağı ayakkabıyı planlamak ve bir sonraki başarı hedefini kovalamakla meşgul. Hep daha fazlası, daha hızlısı, daha gösterişlisi, daha parlak olanı isterken; aslında hayatın en derin anlamı çoğu zaman gözden kaçırmıyor muyuz? İhtiyacı olan biri, belki de hiç tanımadığımız biri için bir şey yapmanın o tarifsiz duygusu.
Sosyal sorumluluk, gönüllülük, sivil toplum kuruluşları ve sosyal girişimler… Bunlar yalnızca yardım eli uzatan yapılar değil; aynı zamanda insanın kendini yeniden keşfettiği, hayatı farklı gözlerle görmeyi öğrendiği duraklar bence. Bir çabanın, bir niyetin, “senin için buradayım” demenin dışavurumu. Bu oluşumlar, çoğu zaman görünmeyeni görünür kılar. Bir yoksulluk hikâyesinin arkasındaki hayalleri, bir travmanın ardındaki sessiz çığlığı, bir toplumsal sorunun içinde yıllarca duyulmamış sesleri. Ve tam da bu noktada insan, kendi hayatının sınırlarının aslında ne kadar geniş olduğunu fark eder. Çünkü başkasının hayatına dokunduğumuzda, aslında en çok kendi içimize dokunuruz. Kalbimizin hiç kullanmadığımız köşeleri harekete geçer; farkındalığımız büyür, anlam duygumuz derinleşir.
Bu anların yarattığı duygu; toplantılarda aldığınız övgüde, başarılarınız ödüllendirildiğinde, iş listeniz tamamlandığında, yöneticinizden taktir gördüğünüzde yaşadığınız hislerden büyüktür. İş dünyasındaki başarılar........
© 10 Haber
