menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

MİT Başkanının kulübesinden çıkan soru: ‘Türkleri hangi tanrı kurtaracak?’

76 0
wednesday

MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın kendi adına 3 Instagram hesabı var.

Bunlardan biri MİT Başkanı, öteki ikisi ise kendi dünyası ile ilgili paylaşımlar yaptığı hesaplar.

İşte kendi hesabına açtığı Instagram sayfasında 24 Ekim günü bir video paylaştı.

Videoda bir kulübenin önünde Alman felsefeci Martin Heidegger ile karşılıklı sohbet ederken görünüyordu.

Yapay Zeka ile hazırlanmış hayali bir videoydu.

Yeni çıkan kitabını tanıtıyordu.

Bana “Dünyanın en entelektüel istihbarat başkanı kimdir” diye sorsanız cevabım banko şu olurdu:

MİT Başkanı İbrahim Kalın.

MİT Başkanı oluktan sonra geçen Ekim ayında “İslam, Aydınlanma ve Gelecek” adlı bir kitap yayınlamıştı..

Ondan 11 ay sonra bu Eylül’de de “Heidegger’in Kulübesine Yolculuk” adlı ikinci kitabı geldi.

MİT Başkanı o videoyu paylaştığı gün, ben de yeni kitabının son sayfalarında şu cümleyle başlayan bölümün altını çiziyordum:

“İnsanlar tanrı olunca dünya daha yaşanır hale gelmiyor…”

Bu cümleye döneceğim, ama önce kitabı biraz anlatayım.

Birinci kitabı İslam düşüncesi çerçevesinde ele alındığı için, fazla temkinli ve ürkek bir dille kaleme alınmıştı.

Her sayfasında bana “Sanki söylemek istediğini tam olarak söylemeye çekiniyor” gibi bir duygu bıraktı.

Özellikle “İslam, Şiddet ve Barış” başlıklı ikinci bölümü neredeyse şifreli yazılmıştı.

O nedenle o bölümü okurken sık sık aklımdan şu soru geçti:

“Acaba Gazze’de ateşkes için çalışırken Hamas hakkındaki gerçek görüşü nedir?”

“Heidegger’in Kulübesine Yolculuk” kitabı kendini daha rahat hissettiği ve Ankara’daki bütün ünvanlarını ve ağırlığı atıp sanki kendini darası boş bir teraziye yerleştirdiği bir anlatıma sahip.

Çünkü ne düşündüğünü çok daha rahat anlatıyor.

Ama burada da felsefeciliğin empoze ettiği bir “meta dil” aramıza giriyor zaman zaman.

Alman Felsefeci Martin Heidegger, Almanya’nın Freiburg şehrine 30 km mesafedeki bir köyde kendine 42 metrekare büyüklüğünde bir kulübe yaptırmış ve 1922 yılından 1970’e kadar, uzunca süre bu kulübede yaşamıştı.

İbrahim Kalın 20 Ekim 2019 günü işte bu kulübeyi, Heidegger’in torunu ile birlikte ziyaret etmiş.

Bu kulübede geçirdiği gün, “Varlık” meselesi üzerine Heidegger’in düşüncelerini kendi gözlüğü ile bir daha gözden geçirmiş.

Heidegger köyü ve tabiatı çok seviyor…

Köylüleri üniversitedeki hocalara göre daha uyumlu ve daha ilgi çekici insanlar olarak görüyordu.

Çünkü ona göre “Ünvan peşinde koşanlar tefekkürün ne olduğunu anlayamazdı.”

Bir çok Müslüman düşünür gibi İbrahim Kalın’da da “Romantizmden” korku var.

“Varlığa komşu olmak için bakir tabiatın en elverişli yer olduğunu biliyorum ama bunu tabiat romantizmine ve doğa mistisizmine kapılmadan yapmanın imkanlarını daha fazla araştırmamız gerekiyor” diyor.

İnsan tabiat romantizminden niye korkar, niye kaçar ki?

Zaten İbrahim Kalın da kaçamıyor.

Mesela kulübenin önünde tesbih çekerken Kara Ormanları bakın nasıl tarif ediyor:

“Anadolu’nun kır çiçekleri, kekik kokuları, ayçiçeği tarlaları, bozkırın sarısı, Akdeniz’in turkuazı, Ege’nin mavisi, Karadeniz’in yeşili, Boğaz’ın erguvanları ve Mezopotamya topraklarının haki ruhu geliyor aklıma…”

İkinci Yeni Şiiri tadında basbaya romantik bir anlatım değil mi bu…

Ayrıca kulübenin civarındaki derenin akışını izlerken içinden Necip Fazıl’ın “Sakarya Türküsü’nden” birkaç dizeyi okumuş.

Bunları okurken aklıma, bundan on yıl kadar önce konuştuğum bir Müslüman Muhafazakar kadın geldi.

“Biz hayal kurmayız” demişti.

Neden diye sorduğumda “Çünkü........

© 10 Haber