Berlin’de hakimler varsa başka yerlerde yok mu?
Berlin’de yürürken ayağınızın altında küçük, pirinç kaplı taşlar görürsünüz. Kaldırıma gömülmüş bu taşların üzerinde bir isim, bir tarih ve bir kamp ismi vardır. Bunlar “Stolpersteine” yani “tökezleme taşları”dır. Nazi zulmüyle hayatı paramparça edilen insanların anısına yerleştirilmiştir. Taşları gördüğünüz kaldırımın üstündeki apartmanda yaşayanların anısına konmuş bu taşlar, siz yürürken tökezlemeniz, bakmanız, hatırlamanız içindir. Çünkü adalet, yalnızca mahkeme salonlarında değil; kaldırım taşlarında, bir şehrin vicdanında da yaşar – ya da kaybolur.
Berlin’de adalet, yalnızca yasalarla değil, hatırlamayla kurulur. Unutmak, haksızlığın en kalıcı biçimidir. Ama bazen bir şehrin taşları bile tanıktır çünkü bazı kayıplar, yalnız geçmişe değil, geleceğe de seslenir. Tıpkı hukuk gibi: Ya herkes içindir ya da kimse için değildir.
Bu düşüncelerle şehirde yürürken, size tarihi hatırlatan birçok simge ile karşılaşırsınız. Şehrin biraz dışında Potsdam’da da tarih size hatırlatmalar yapar. Yaldızlı kubbelerin, mermer heykellerin ve asma bahçelerinin ortasında bir saray çıkar karşınıza: Sanssouci…
Sansouchi, yani ‘Kaygısızlık’ Sarayı, modern Almanya’nın kurucusu sayılan Prusya Kralı Büyük Friedrich’in Postdam’daki sarayı.
Burası, Büyük Frederick’in kaçış yeridir – “sans souci”, yani “kaygısızlık” ister ama gerçekte, burada hükmeden şey tam da kaygının ta kendisidir: Adaletin kaygısı, halkın kaygısı, aklın kaygısı. 18. yüzyıl Avrupa’sının kalbinde yükselen bu saray, ihtişamın ve gücün değil, bir fikir masasıdır aslında. Ve bir sabah, tarihin o masasında iki adam oturur: Prusya Kralı II. Frederick ve Voltaire. Biri kılıcıyla, diğeri kalemiyle Avrupa’nın geleceğine biçim vermeye hazırlanır. Konu, toprak değildir. Konu, güç de değildir. Konu, adalettir.
Frederick için hukuk, salt bir araç değildir. O, Roma hukukunu öğrenmiş, Fransız yasa sistemini incelemiş, kendi Prusya’sında akıl yönünden düzenli ve eşit bir sistem kurma çabasına girişmiştir. Hatta Fransızcasının Almancasından iyi olduğu söylenir. Bir mektubunda Voltaire’e şöyle yazar:
“Kanunlar halkın mutluluğu içindir, kanun koyucu da halkın hizmetkârıdır. Adaleti sağlamayan bir hükümdar, tiranlığa kapı........
© 10 Haber
