Yapay zeka: Teknoloji-ekonomi kılığına girmiş politika
Son zamanlarda gündelik sohbetlerimizin en sevilen konularından biri yapay zeka… Konuya aşinalığımız farklı seviyelerde de olsa, ortak biçimde tartışabildiğimiz başlıklar var yapay zekayla ilgili: Yapay zeka yeterince zeki mi, ne zaman başarısız oluyor? (Özelikle ChatGPT’nin başarısız olduğu örneklerle çok eğleniyoruz.) Hangi mesleklerde artık insana ihtiyaç olmayacakmış? Gençler gelecekte yeterince iş bulabilecek mi, acaba elle yapılan bir iş de edinseler mi? Yapay zeka kontrolden çıkabilir mi, insanlar üzerinde egemenlik kurabilir mi?
İyimserler ile kötümserler, insanın yapay zekanın kontrolünü kaybedeceğine ilişkin senaryolara eğilim gösterenler ve “kontrol her zaman insanda olacaktır” diyenler kahve sohbeti tadında tartışmalar üretiyorlar.
Bu sohbetlerin çok azı Türkiye’ye, Türkiye’nin yapay zeka alanında ne durumda olduğuna doğru kayıyor. Kaydığı kadarıyla, “yapay zekada çok geç kaldık”çılarla, “iyi gidiyoruz”cular iki ana grubu oluşturuyor. Bu iki grup, istisnaları olsa da, ülkenin politik bölünmesine de büyük ölçüde tekabül ediyor. Bu da hayatla uyumlu. Çünkü yapay zekanın ne yönde gelişeceği, teknoloji ve ekonomi kılığına girmiş, sosyo-politik bir konu.
“İyi mi gidiyoruz, yavaş mı, yoksa hiç mi gidemiyoruz” konusunda veriye dayalı bir sohbet üretmek çok mümkün değil ülkemizde.
122 gösterge üzerinden 83 ülkenin yapay zeka kapasitesini puanlayan Küresel Yapay Zeka Endeksi’nin (The Global AI Index) 2024 sonu verilerine göre, Türkiye 83 ülke arasında 34. sırada yer alıyor ama puanı 100 üzerinden 11,3. Yetenek (Eğitim), Araştırma, Geliştirme ve Ticarileştirme (en düşük) puanlarının tek haneli olduğunu söylemekle yetinelim. (https://www.tortoisemedia.com/data/global-ai)
İstanbul Ticaret Odası’na (İTO) göre, 2023’te 1012 olan yapay zeka ürünleri geliştiren firma sayımız ( artışla) 2024’te 1195’e yükselmiş. Buna karşılık, Anadolu Ajansı’nın bir TV haberinden Türkiye’de yapay zeka girişiminin 300-400 civarında olduğunu öğreniyoruz. Aynı habere göre “üretici yapay zekada” (Generative AI) dünyada ilk 20 içindeyiz. Bu farklı bir hesaplama olsa gerek çünkü yukarıda sözünü ettiğimiz endeksle pek uyuşmuyor. Kaldı ki, ilk iki (ABD, Çin) ile diğerleri arasında bir uçurum var.
Ekonomist Dergisi’nin 9 Ocak tarihli haberine göre, Türkiye’de 2024’te 63 yapay zeka girişimine toplam 269,4 milyon dolar yatırım yapılmış. Aynı haber yapay zeka eko sistemimizin 2025’te bir milyar dolarlık bir hacme ulaşacağını, dünyada ise 750 milyar dolar olacağını belirtiyor.
Ortak bir payda üzerinden konuşmuyoruz sizin anlayacağınız. İstatistik toplamak da, onları dürüstçe yorumlamak da belli ki en iyi yaptığımız işlerden biri değil.
Birkaç analitik/eleştirel haber ve makale dışında medyada “iyi gidiyoruz”cular daha baskın gibi. Olumlu konuşmanın faydasından söz ediliyor. Bir nevi teşvik ve moral destek olarak… “Şuna dikkat edelim, bunu geliştirelim” diyenlerin sözleri pek rağbet görmüyor. Aslında bu, dünyada da biraz böyle…
Frene basmaya, düzenleyici kurallar ve kurumlar oluşturmaya çalışanların sesi, ABD ile Çin arasındaki yapay zeka rekabeti ve nal toplamamak için canını dişine takan diğer ülkelerin gürültüsü içinde kayboluyor. Yine de yapılan çalışmalar son derece zihin açıcı, yol gösterici. Nitekim, Avrupa Birliği yapay zeka alanındaki ilk yasal düzenlemeleri yapmasıyla öne çıkmış durumda. Ne de olsa, şimdilik kamuoyu baskısı Avrupa’da daha etkili durumda.
Bizde de, yapay zeka etiği, yapay zeka politikaları üzerine düşünen, konuşan, çalışmalar yapan akademisyenler var. Ancak seslerini duyurmaları bu aşamada çok zor görünüyor. “Neden” sorusunu kendimizden önce küresel planda soralım. Neden AB’de yasal düzenlemeyle yapay zeka konusuna bir çerçeve çizilmeye çalışılıyor da, ABD’de bu konuyla ilgili bir kıpırdanma yok? “Yüksek rekabet ortamında gelişimin önünü tıkamamak için,” diye bir açıklama getirilebilir. Çin gerçekten öne mi geçiyor, yoksa korku nesnesi olarak mı kullanılıyor? Yapay Zeka Endeksi’ne bakılırsa, 2024 sonu itibariyle Çin’in yapay zeka puanı (kapasitesi) ABD’nin henüz yarısı.
Bu sorunun yapısal cevabı bizce “politika”. Popülist sağ yükselişini sürdürüyor ama, Avrupa’da henüz egemenliği eline geçiremedi. ABD’de ise iktidarda kalmak ve ülkeyi “demokrasinin/demokratların pençesinden” kurtarmak için Trumpgillerin hem yapay zeka........
© 10 Haber
