Uçurumun Kenarı
“Sevgili Amerika: Almanya’nın bir zamanlar uyandığı gibi, siz de şu gerçeğe uyanıyorsunuz: Halkınızın üçte biri, diğer üçte birini öldürmeye hazır, kalan üçte biri ise sadece izliyor.” Werner Herzog
Bu söz, Amerikalı film eleştirmeni Roger Ebert’in, “Hiçbir zaman taviz vermeyen, utanç verici, pragmatik nedenlerle tek bir film dahi yapmayan, başarısızlıkları bile muhteşem kişi” olarak tanımladığı Yeni Alman Sineması’nın mistik yönetmeni Werner Herzog’a atfedilse de, alıntının gerçek kaynağı bilinmiyor.
Ama içerdiği kehanetimsi uyarı güçlü bir politik/toplumsal eleştiri.
Ve Herzog’un düşüncelerine yabancı değil.
İnsanlar birilerini öldürüyor.
Birileri sadece izliyor.
Üçe bölünmüş bir dünya:
Yapanlar, yapılanlar ve izleyenler.
Ve arada bir yerlerde, ne yapacağını bilemeyen, ama gözlerini dehşet verici gerçeklikten kaçırmayan bir dördüncü tür insan var.
Belki işte o, “uçurumun kenarındaki insan”dır.
“Uçurumun kenarındaki insan”, modern zamanların Don Kişot’u gibidir.
Gerçekliğin saçmalığına karşı hayâl kurar, yola çıkar, yenilir ama kendi anlamını yaratır.
Modern edebiyat, uçurumun kenarındaki insanın hem aynası hem de çığlığıdır. Özellikle 20. yüzyıl romanlarında bazı karakterler hem topluma yabancılaşan birey hem de içsel bir felaketin eşiğindeki ruhtur.
Dostoyevski’nin “Yeraltından Notlar”ındaki anlatıcı, sistemin boğuculuğuyla........© 10 Haber
