menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Karanlık Hollywood Filmlerinden Fırlamış Sütü Bozuk Mahlûklar

13 0
26.07.2025

Sanki hayatımızı kötülüklere hazırlamak için yapılmış bazı berbat filmleri seyrederken, Oscar Wilde’ın ters köşe önermesini anıyorum.

Evet, “Hayat bakmayı sanattan öğreniyor.”

İnsanların diri diri can verdiği bir ormanı bile isteye yakabilen bir mahlûk o filmlerin kim bilir hangisinden fırlamış biridir.

Ülkede cirit atan bilumum yabancı gizli servis elemanlarını ve onların insan olarak alçalabildikleri hainlik seviyelerini etrafımızdan önce o filmlerde görmüyor muyuz…

Filmini düşünen- yazan-yapandan, oralarda üreyen hayattaki replikalarına,

neyin nesidir o kafa?

Hastanede geçirdiğim son üç gecenin birinde karşımdaki boş duvara bakarken orada şöyle bir sahne düşledim.

Sıkıntılı bir adam, bir sabah uyanınca kendini -böcek olarak değil- Hollywood’un distopik filmlerinden bildiğimiz ‘gizli görev için seçilmiş bir uğursuza’ dönüşmüş olarak bulur.

Kurduğum o hayâl de durup dururken oluşmuş sayılmaz.

Birkaç gün önce bir dostumla telefonda üzerine bir yazı yazdığım ‘sivrisinek patlaması’ muhabbetini yaparken, sanki gördüğü bir filmden hatırlıyormuş gibi, “Deyyuslar uçaklardan üstümüze döküyorlarmış” demişti.

Bu tür bir senaryo, uçaklardan üzerimize sivrisinek larvalarının atılması, ilk bakışta bilim-kurgu gibi görünse de hem tarihsel hem de metaforik olarak oldukça güçlü ve ürpertici bir zihniyete dayanıyor.

Kanımca kurcalanabilecek sorular şunlar:

“İnsan aklı, doğayı ve toplumu hangi noktada ‘kendi malı’ olarak görmeye başlar ve bunu yaparken de hangi ‘vicdan sınırlarını’ aşar?”

Doğayı bir ‘makine’ addeden ultra teknokrat zihin, onu, ya ‘kendi amaçları için derhal dönüştürülmesi’, ya da ebediyen ‘sırtı yere getirilerek ona diş geçirilmesi’ gereken, ‘ilerlemenin (!) önünde bir engel’ gibi görebiliyor.

Bu bölgede yeterince sivrisinek yok. Dengeler bozuldu. Yeterince kaos yaratmazsak, insanların bağışıklık tepkileri yeterli olmaz. O hâlde dışarıdan müdahale gerek.”

Gibi.

Burada ‘doğa’, kendi başına bir özne değil.

Sürekli kontrol altında tutulacak, ayar verilecek, gerektiğinde yapısı kökten kurcalanacak bir veri seti’dir.

Biyolojik mühendisliğin bazı etik dışı amaçları, genetiği değiştirilmiş sivrisinekler ya da başka biyolojik ajanlar üzerine söylentilere gerçekten de ‘acaba’ dedirtebilir.

Bu tür projeler, önce filmlerde sonra hayatta görüldü çünkü.*

ABD ve Brezilya’da genetiğiyle oynanmış sivrisinekler belli bölgelerde Zika ve Dengue virüsüne karşı salındı.

Ama bu deneylerin halktan gizlenmesi ya da yetersiz bilgilendirmeyle yapılması, “acaba benzerleri başka neler için kullanılıyordur’ sorusunu da akıllarda tetikledi.

Nitekim, farklı gerekçeler öne sürülse de, Bill Gates’in bu alandaki bazı “girişmeleriyle” ilgili de yakın dönemde komplo teorileri üretilmişti.

Gene bazı haberlere göre de genetiği değiştirilmiş ve ‘ölümcül hâle getirilmiş’ sivrisinekler gerçekten artık Türkiye’de de görülüyor.

Bill Gates’ten sonra, Çin’de yeni kurulan dünyanın en büyük ‘sivrisinek fabrikası’ (!) haftada 20 milyon kısırlaştırılmış erkek sivrisinek üretiyormuş.

Bir larva, doğanın döngüsü…

Ama bir laboratuvarda üretilmiş larva ve sivrisinek gibi netameli bir konudaki tuhaf ısrar, ardında bir irade aranmasına sebep olabilir.

Böyle şeylere -benim gibi- kuşkuyla

bakanlar, Doğayı ‘toplumu manipüle edilebilir görme iradesini’ yeni bir tartışma konusu olarak görebilir, projelerin ardındaki öngörüldüğü öne sürülen fikir o olmasa dahi.

Bir zihniyet için canlıların da krizlerin de birer araç olduğunun akla gelebilmesi illa da “komplo teorisi” denilerek savsaklanamaz.

Sivrisinek salgını, sonra panik, sonra ilaç satışı…vs.

Çok uydurma döngüler değil bunlar.

Bu saatten sonra “Kapıldım bahtımın Rüzgârına” teranesini mırıldanıp laylaylom yaşamayı seçer, böyle şeylerden uzak durabilirsiniz ama iklim krizinde olduğu gibi sonuçlarından kaçamazsınız.

“Halk korkmalı. Ama ne kadar? Ne zaman ilaca razı olur? Peki, yeni bir ilaç daha hazır. Belki biraz daha sivrisinek?”

Böyle düşünceler, şeytanî birer fanteziden ötede, pazarlama, biyopolitika ve psikoloji dünyasının geçmişte de kuşku yaratmış hâllerinin devamı gibi algılanabilir.

Geçen gece düşlediğimi yazdığım, “bir sabah uyandığında kendini gizli görev verilmiş bir mahlûk olarak bulan kişi” üzerinden, başka bir sahne düşünerek devam edelim.

Bir uçağın içinde, beyaz önlüklü bir görevli, kutulardaki larvaların sıcaklığını kontrol eder.

Yanındaki pilot sorar:

“Gerçekten işe yarayacak mı?”

O ise sadece bilgisayar ekranına bakar:

“Halk üç gün içinde ilaç için sıraya girecek.

Bağışıklık eşiğini düşürmemiz gerekiyordu. Larvalar sadece araç.”

Dışarıda gökyüzünden yağmur gibi dökülen noktacıklar…

Ama bu kez su değil.

Sivrisinek doğuran tohumlar.

Bu görevi kabul eden bir yaratık’ta ‘İnsan’dan geriye kalmış’ ne olabilir?

Belki aslında........

© 10 Haber