Bir Bileklikten Fazlası: Kakofoniden Kaçanların Sessiz Hikâyesi
Yaz mevsimi benim için sadece deniz, güneş, dinlenme demek değil. Aynı zamanda kendime yaklaşma hali. Her yaz Küçükkuyu’ya kaçıyorum. İstanbul’un gürültüsünden, kalabalığından, kat kat yorgunluklarından sıyrılıp; sabahları denizin kokusuyla, zeytin ağaçlarının sessizliğiyle uyanmak… Bedenim kadar ruhum da nefes alıyor burada.
O gün yine öyle bir yaz akşamıydı. Küçükkuyu’dan çıkıp, yemeğimizi yemiş, Ayvalık’a inmişiz. Kalabalık ama güzel bir yaz pazarı… Karnım toktu ama fark etmeden içim açıkmış. Belki de bir rastlantıya. Belki bir hikâyeye.
O anda karşıma çıktı o küçük tezgâh. Diğerlerinden farklıydı. Fazla bağırmıyordu ama gözüm ondan başka bir şeye takılmadı. Renkler başka türlüydü. İçinde bir ruh vardı. Tezgâhın başında genç bir çift. Göz göze geldik. Gülümsedik.
Tanıştık.
Seda ve Toprak.
Yeni evli. Üç kedileriyle birlikte İstanbul’dan Ayvalık’a göç etmişler. Ama bu........
© 10 Haber
