Sevgili günlük…
12 Mart
Bebek’te üç meslektaşımla paylaştığım ikinci ofisimin karşındaki bir kafede seanslarımın başladığı saati beklerken vanilya kokulu güzel demlenmiş bir çay içiyorum. Bu arada Borderline Çağ ile ilgili yazım için notlar alıyorum. Biraz ötedeki bir masada iki kadın ondan bundan sohbet ediyorlar. Psikiyatriyi at artık çöpe diyene kadar bir tanesi onları bilincimle dinlediğimin farkında değildim. ChatGPT’ye her şeyi sorduğunu, artık psikiyatra ihtiyaç duymadığını söyledi. Sonra benim ona baktığımı görünce hafif tedirgin oldu. Belki benim de meslekten olduğumu anladı, bilmiyorum.
Kemal Sayar’ı dinlemekten hoşlandığını, onu dinlerken huzur bulduğunu da söylüyor. Ama bütün gün o havada olması pek mümkün değilmiş. Sevgili Kemal’i de harcayıverdi yani bir kalemde. İki kadının da burunları plastik cerrah meslektaşların tezgahından geçmiş. Hayatın plastik olduğu bir zaman diliminde terapi ilişkisinin de plastik olması çok normal değil mi?
13 Mart
Sevgili Hikmet’le Akbank Sanattaki ‘Kadim Kavramlar’ konulu söyleşimizde biraz cıvıttık sanırım. Cengiz bize biraz kızdı. Ama söyleşi de ancak böyle biraz daha çekilir hale geliyor benim için. Yoksa durmadan ciddi ciddi o kavram senin bu kavram benim konuşmak artık pek de yapabildiğim bir şey değil. Sıkıldım bilgiç bilgiç konuşmaktan. Üstelik biliyor olduğumdan da pek emin değilim açıkçası üzerine konuştuğumuz konuları. Birçok konuda fikrim var, evet. Ama bunların ne kadarı bilgi, bu pek belli değil.
Karamsarım son zamanlarda. Hayatın gidişatı canımı........
© 10 Haber
