Biyoçeşitlilik: Kaybolan türlerin sessiz çığlığı
“Her yıl 22 Mayıs’ta kutlanan “Uluslararası Biyoçeşitlilik Günü” doğayı kutlamak için mükemmel bir fırsat olmanın yanı sıra, bu gezegende tek yaşam formu olmadığımızı hatırlatan bir gün olarak da önemli. İnsan nüfusunun 20. yüzyılda dört kat, ekonomik çıktısının ise 40 kat arttığı düşünülürse, doğanın bu büyümeyi desteklemek için nasıl sömürüldüğünü anlamak zor değil.”
Biyoçeşitlilik, gezegenimizin 3,8 milyar yıllık geçmişinden gelen, çeşitli yaşam biçimlerinin bir araya gelerek oluşturduğu benzersiz bir koleksiyondur. Her bir canlı türü, bu geniş koleksiyonun bir üyesi ve biyoçeşitliliğin en temel basamağı olan genetik çeşitlilik ise her bir türün içindeki benzersiz kelime kombinasyonları gibi tanımlanabilir. Ekosistemler, bu türlerin bir arada oluşturduğu düzeni temsil eder. Biyoçeşitlilik, gezegenimizin sağlığını ve istikrarını koruma, ekosistem hizmetleri sağlama ve tüm canlılar için refahı destekleme açısından hayati öneme sahiptir. Bugün ne yazık ki, biyoçeşitlilik koleksiyonundaki türler, insan eliyle birer birer yok oluyor. Bu kayıp, sadece biyolojik çeşitliliğin azalması anlamına gelmiyor, aynı zamanda geleceğimiz için büyük bir tehlike oluşturuyor.
Biraz daha teknik bir bakış açısıyla biyoçeşitlilik, basit sayısal terimlerle de değerlendirebilir: Daha fazla tür, daha fazla biyoçeşitlilik anlamına gelir. Batı dünyasındaki koruma yasalarının çoğu, finansmanın ve politikaların izin verdiği ölçüde çok sayıda türü koruyacak şekilde tasarlanmıştır. Ancak bir insan popülasyonundaki çeşitlilik, ten renginden daha fazlasıyla ölçülebildiği gibi, hayvan ve bitki toplulukları içindeki çeşitlilik de çeşitli yollarla ölçülebilir. Bazı türlerin benzersiz bir evrimsel tarihi vardır ve çoğu tür ekosistemlerinde olağandışı ve hatta yeri doldurulamaz işlevler yerine getirir.
Bugünlerde dijital fotoğrafçılığın ve dronlar gibi uzaktan görüntüleme teknolojilerinin yaygınlaşması ve vatandaş bilimine olan ilginin artması, daha fazla kişinin daha fazla türü çok daha yakından izleyebildiği anlamına geliyor. Bilim insanları biyoçeşitlilik açısından büyük bir düşüş yaşadığımızı söylerken, son on yılda her türden veride de bir patlama yaşandığının altını çiziyorlar, dolayısıyla şimdi bunları kullanmanın tam zamanı. Verilerdeki artıştan yararlanan bilimciler görece güncel bir çalışmada , yaklaşık on beş bin kuş ve memeli türü için küresel koruma durumunu değerlendirmiş. Çalışmanın sonuçları korunan alanların boyutunda küçük ama stratejik bir artışın (örnek olarak dünya çapında sadece yüzde beş diyebilirim), korunan kuş ve memeli çeşitliliğinin miktarını üç katına çıkarabileceğini ve bu alanların çoğunun biyoçeşitliliğin farklı basamaklarını içerecek şekilde topyekun bir koruma sağlayabileceğini belirlemişler. Gezegenimizin geleceğini düşünerek biyoçeşitlilik gibi zor bir kavram için çok hassas, çok dikkatli adımlar atmak zorundayız ama önce bu kavramı doğru anlatmalıyız.
Her yıl 22 Mayıs’ta kutlanan Uluslararası Biyoçeşitlilik Günü doğayı kutlamak için mükemmel bir fırsat olmanın yanı sıra, bu gezegende tek yaşam formu olmadığımızı........
© yetkinreport.com
visit website