Avrupa Birliği’nin Kıbrıs prangası
Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi 17 Nisan’da aldığı kararla Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesini Kıbrıs sorununun BM parametrelerinde çözümüne bağladı. “AB’nin Kıbrıs prangasını ayağından çıkartması ve olaylara daha geniş açıdan bakması gerekiyor. Ama bunu yapamayacak.” (Foto: AB)
Avrupa Birliği’nin 17 Nisan’daki özel Konsey oturumunda uzun bir süreden sonra Türkiye ile ilişkiler ele alındı. Gerçekten ele alındı mı onu saptamak zor. Zira Zirve sonrasındaki açıklamayı okuyunca Türkiye’nin ciddiyetten uzak yüzeysel bir şekilde değerlendirildiğini anlıyorum. Geçtiğimiz yaz AB liderleri, dış politikadan sorumlu Yüksek Temsilci Josep Borrell’den Türkiye ile ilişkilerin nasıl düzeltilebileceğine ilişkin bir rapor istedi. Borrell bu raporu Aralık ayında sundu ama AB liderleri yıl sonundaki Zirve’de ele almadılar.
Mart ayındaki Zirve’de ele alınması beklenirken yine olmadı ve nihayet 17 Nisan’daki özel oturumda Ukrayna, Orta Doğu ile birlikte Türkiye de konuşuldu.
Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerinde üç temel konu bulunmaktadır. Öncelikle katılım süreci. 1987 yılındaki üyelik başvurumuzdan sonra ite kaka gelinen en ileri nokta 2005 yılında üyelik müzakerelerinin başlamasıydı. O tarihten bu yana 35 müzakere faslından 16’sı açılabildi. Haziran 2016’dan bu yana hiç bir fasıl açılmadı zira süreç Kıbrıs meselesinin de dahil olduğu siyasi nedenlerle tıkandı.
İkinci konu 1995 yılında dahil olduğumuz Gümrük Birliği’nin güncelleştirilmesidir. Buna ilişkin bir yol haritası 2015 yılında AB Komisyonu ile ortaklaşa kabul edildi ve hizmetler, kamu alımları ile tarım konularının müzakere edilerek Gümrük Birliğine eklenmesi kabul edildi. Ancak bu mesele de iki tarafın çıkarına olmasına rağmen benzer nedenlerle tıkanmış durumdadır.
Son önemli konu vize muafiyetidir. Bu alanda ne yazık ki Türkiye üzerine düşeni hala yerine getirmedi. Bu konuda tamamlanması beklenen yetmiş iki kriterden altısı hala ortada duruyor. Sekiz yıl........
© yetkinreport.com
visit website