Sözde yargı reformu ve eften-püften strateji belgeleri
“Adalet Bakanı Yılmaz Tunç yargı reformu strateji belgesinin hazırlanmakta olduğunu beyan etti. AK Parti’nin yeni ve sivil anayasa söyleminin yargıya ilişkin vaat ve hedefleri ortaya konulmadan ne yargı reform yapılabilir ne de strateji belgesi ortaya çıkarılabilir.”
Daha AK Parti’nin “yeni ve sivil anayasa” söylemleri ile neyi önerdiğinin zerresi bile belli değilken Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, anayasanın kabaca üçte birini teşkil eden yargı gücü hakkında yargı reformu strateji belgesi hazırlanmakta olduğunu beyan etmiş.
Bu durumda doğal olarak bir çok soru ortaya çıkıyor:
AK Parti’nin yeni ve sivil anayasa söyleminin yargıya ilişkin vaat ve hedefleri ortaya konulmadan ne yargı reform yapılabilir ne de strateji belgesi ortaya çıkarılabilir. Yeni ve sivil anayasa sözünü diline pelesenk etmiş olan Sayın Tunç bu durumu göremiyor olamaz.
O halde Sayın Tunç’un şu soruları cevaplamasını beklemek hakkımız:
(i) Sayın Tunç, hazırlandığını söylediği yargı reformu strateji belgesi ile acaba 2021’de Yavuz Atar’a yazdırılan ve kimsenin bilmediği sözde yeni ve sivil anayasanın içeriğini açık mı edecektir?
(ii) Ya da Sayın Tunç, AK Parti’nin “yeni ve sivil” dediği anayasa taslağının yargı konusunda yeni hiç bir şey getirmeyeceğini mi demek istiyor?
(iii) Yoksa AK Partililerin yeni ve sivil anayasa söylemlerine Sayın Tunç, kendisi de mi inanmıyor?
(iv) Ya da Sayın Tunç’un hemen her beyanatında sözünü ettiği yeni ve sivil anayasa söylemleri, Murat Yetkin’in analiz ettiği gibi halkın ekonomi gündemini saptırmak çabasından mı ibaret? Eğer öyle ise yargı reformu ve strateji söylemleri ile Sayın Tunç da mı gerçek gündemi saptırmak peşinde?
Daha da önemli soru şudur: Sayın Erdoğan cumhurbaşkanlığı yetkilerini sınırlandırmayı önermediğine göre AK Parti, yeni anayasa ile yargıdan başka hangi konuyu nasıl değiştirmeyi önermektedir?
Ya da yargı konusunda bir şey önerilmiyorsa AK Partinin (ya da Erdoğan’ın) yeni ve sivil anayasa söylemlerinin esas amacı 2021’de Yavuz Atar’a yazdırılan fakat metnini kimsenin bilmediği anayasa taslağını bir oldu-bitti ile geçirerek Erdoğan’ı yeniden cumhurbaşkanı seçtirmek midir?
AK Parti iktidarı, Adalet Bakanlığı bürokratlarına 2009, 2015 ve 2019 yıllarında sözde yargı reformu strateji belgeleri hazırlatıp cafcaflı törenlerde duyurdu. Bunların hiç biri ele gelir bir sonuç sağlamadı; sağlaması da mümkün değildi. Sonuçta strateji kelimesinin anlamını adeta erozyona uğradı. Zira yargının organik ve işlev bağımsızlığı, kaliteli hizmet üretimi, hesapverirlik, kalkınma amaçlarına uygun yapılanma, yargı mensupları arasında liyakatin ve adaletin sağlanması, yargıda siyasallaşmanın önlenmesi ve saymakla bitmeyecek bir çok temel meseleye hiç dokunulmadı. Reform içermekten çok uzak, birer yapılacak iş listesinden ibaret olan bu belgeler açıklanırken verilen tek celse, özgürlüklerin teminatı olmak ve benzeri vaatlerin pek çoğu yerine getirilmedi.
Adalet Bakanının başında olduğu adalet bürokrasisinin yargı hizmetinin muhataplarına sormadan oluşturduğu yargı reformu strateji belgelerinin başarısız olması kaçınılmaz. Çünkü kendin çal kendin söyle mantığı ile hazırlanan belgelerin hepsi temel bir fikirden ve o fikir etrafında odaklanmış gerçekçi, ölçülebilir hedeflerden yoksun.
Palyatif, bürokrasinin kişisel algılarına göre hazırlanan bazen doğru bazen yanlış olan aksiyonların çoğu zaman yanlış sonuçlar vermesi kaçınılmaz. Örneğin; 2016 yılı civarında 3 hakimli ticaret mahkemelerinin tek hakimli hale getirmeye karar verdiler.
İstanbul’da 16 ticaret mahkemesi varken birden 48 mahkeme oldu. Söz konusu 16 mahkemedeki dosyaları 48 mahkemeye dağıttılar, yeni mahkemede yeni tarihli dosya numaraları verdiler ve yargılamaya yeniden başladılar. Aradan çok geçmedi ticaret mahkemelerini tekrar 3 hakimli mahkeme yaptılar, 48 ticaret mahkemesini tekrar 16 mahkemeye düşürdüler. Dosyalar yeniden dağıtıldı, yeni numaralar verdiler ve yeniden yargılamaya başladılar.
Yargı reformu çalışmalarının temel amacı ve değişmeyen fikri kaliteli yargı hizmeti üretilmesi olmalıdır. Yargı sistemini kaliteli hizmet üretmeye yetkin yalın, çevik, verimli çalışan, hesapverir ve hem yapılanmasında hem de işlevinde bağımsız bir sistem olarak tasarlamak, reformun amacının bu olması ve stratejisinin ise mevcut durumdan tasarlanan duruma getirmek için olmalı; hedefler de buna göre belirlenerek önceliklendirilmelidir.
Kaliteli hizmet şeffaf ve hesapverir olmakla sağlanabilir. Yargının bağımsızlığı siyasi bir mesele değil, yargı hizmetinin en birinci ve önde gelen kalite şartıdır. Ancak yargı bağımsızlığı tüm paydaşları, özellikle de hizmetin muhataplarını kapsayıcı olmakla kazanarak korunabilir.
Yargı, işlevinde başarısız ve yetersiz oldukça bağımsızlığının kısıtlanmasına neden olur; bağımsızlığı kısıtlandıkça işlevi daha da kötüleşir ve bağımsızlığı daha çok kısıtlanır.
Kaliteli hizmet üreterek bağımsızlığını koruyabilen hesapverir yargı yargı demokratik yapıyı geliştirip güçlendirir. Bir yandan temel hak ve özgürlükleri koruyup güçlendirirken, diğer yandan yürütmeyi hukuk ile sınırlandırarak toplumsal dayanışma ve işbirliğini geliştirerek refahın yükselmesini sağlar.
Demokraside her kurumun ilk meşruiyet şartı kaliteli hizmet üretmektir. Yargının temel varlık sebebi, amacı ve görevi, kaliteli hizmet üreterek toplumun huzur ve barış içinde yaşamasına katkıda bulunmak, bu amaçla uyuşmazlıkları gidererek uzlaşma ve işbirliğini yeniden tesis edip güçlendirmektir. Hizmette kalite ise amaca uygun........
© yetkinreport.com
visit website