SAP OTLUĞU YA DA SAMANLIK
Bağ bağ ettim sapları
Sap otluğuna dizdim
Ayşe beni seviyu
Bakışlarından sezdim
Ne zaman sap otluğu ya da samanlık sözlerini duysam içim pır pır eder; eski köy yaşamı geliverir, usuma. Saf, temiz çocukluğum; deli dolu delikanlılığım; yalansız dolansız gençliğim… Ne güzel yıllar yaşamışız derim, kendi kendime…
Ocak başı, yayık sesi, yer sofrası, şimşir kaşık daldırılan sahanlar; kimi zaman cımbışlar, şakalaşmalar, gülüşmeler kimi zaman ciddi konuşmalar… Gün, yapılması gerekli işler demekti köyde; gece kısa sohbetler, dinlenme, düşünme, düşler kurma ve erken yatma… Zaman saate değil horoza, yöresel söylemle foruza bağlıydı. Gün ağarırken kesik kesik ötmeye başlardı foruz. Ta ortalık aydınlanıncaya dek sürerdi; art arda ötüşler. Uyanırdık. Yatakta sağa sola dönsek de, esnesek de yeniden uykuya dalmak söz konusu olmazdı. Gözlerimizi ova ova çıkardık sıcacık yataktan. Hemen elimizi yüzümüzü yıkar; yer sofrasına otururduk. Mis gibi çam kokardı, sofra… Kuzineden çıkan taze ekmek, tereyağı, çökelek, süt ya da çay, eksik olmazdı soframızdan. Sıcak ekmeğin ortasına birkaç kaşık tereyağı koyulurdu. Kenarından, köşesinden koparıp tereyağına bandırıp yerdik. Sonrası günlük işler…
Köy denilince çitler, tarlalar, inekler, danalar; meyveler, sebzeler; fındık bahçeleri, ırgatlar, imeceler geliverir usuma. Kazma, kürek, bel demiri, harar, şelek, sepet giriverir, düşlerime. Bir de kıvrıla döne denize kavuşan dere; sonra hırçın deniz. Saatlerce dinmeyen yağmurlar. İlk ışıklarıyla denizi kızıla boyayan, sonra gıdım gıdım yükselerek karşı tepeden vadiye göz kırpan güneş… Işıl ışıl aydınlık günler; çakıl çakıl yıldızlı geceler…
Kopamadım köyümden. Uzaktayken gözümde tüterdi. Her yaz köyüme gittim her güz başı kente döndüm. Bu gidip dönmeler yıllarca sürdü. Nihayet emekli oldum. Artık yılın yarısını köyde yaşıyorum. Ne var ki artık eski tadı tuzu, ruhu yok, köyün. Çocukluğumda elimden tutan köy, artık yüzüme bakmıyor. Kokusu değişti, dokusu bozuldu. Eski birlik beraberlik, dayanışma yok! Sevgi, saygı, iyi komşuluk ilişkileri gittikçe azaldı! İçe dönük, bencil, bireysel bir yaşam döngüsü içinde yuvarlanıp gidiyor, insanlar. Geçmişte böyle miydi?
Eski köy yaşantısı ne kadar renkliymiş ne kadar hareketli! Ne denli doğalmış, yalınmış, güzelmiş! Yetinmişiz azla. Yoksul ama mutlu, onurlu yaşamışız. Kıymetini bilemedik, yazık! Artık türkülerde yaşıyor eski köylerin ruhu, özü dokusu. İşte Görele- Çavuşlu yöresinden derlenen bir türkü! Eski köy yaşamı ile ilgili neler yok ki türküde:
Çitten söktüm çangalı
Dayadım pencereye
Pencereden okarı
Al beni içeriye
İlk dörtlüğünü alıntıladığım bu hareketli, duygulu türkünün adı, Çitten Söktüm........
© Yeşilgiresun
visit website