REFAH PASTASININ KÜÇÜLMESİNE GÖZ YUMANLARIN AKIBETİ
“Türkiye ya yeni fikirle mücehhez (donanmış) namuslu bir idare olacaktır veyahut olamayacaktır. Halk ile çok temasım vardır. O saf kütle bilmezsiniz, ne kadar tecerrüd (yenilik) taraftarıdır. İcraatımızda hiçbir zaman, menavi (engeller) bu kesif tabakadan gelmeyecektir. Halk müreffeh, müstakil, zengin olmak istiyor. Komşularının refahını gördüğü halde fakir olmak pek ağırdır. İrticakâr fikirler perverde edenler (besleyenler) muayyen bir sınıfa istinat (dayanabileceklerini) zannediyorlar. Bu, katiyyen bir vehimdir, bir zandır. Terakki yolumuz önüne dikilmek isteyenleri ezip geçeceğiz, teceddüt vâdisinde duracak değiliz. Dünya müthiş bir cereyanla ilerliyor. Biz bu ahengin haricinde kalabilir miyiz?"
Reisicumhur Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 yılı Aralık ayında Tercüman-ı Hakikat gazetesi başyazarı Ahmet Şükrü Bey'e verdiği mülakattan.
Yeşilgiresun gazetesinin değerli okuyucuları; geçen hafta bu köşede İkinci Soğuk Savaş’ı ya da Üçüncü Dünya Savaşı’nı oluşturan cepheleri tarif etmeye çalışmıştım. Bu cepheler, İkinci Dünya Savaşı sonrasında tesis ettikleri Amerikan doları hakimiyetindeki küresel ekonomik hegemonyalarını sürdürmek uğruna savaşları destekleyen ve uzatan ABD-İngiltere ikilisine karşı, tedarik zincirinin sağlıklı işlemesine, gıda ve enerji koridorlarının sorunsuz çalışmasına gayret eden Türkiye ve Çin Halk Cumhuriyeti gibi ülkelerden oluşmakta. Refahın küresel topluma eşit şekilde yayılmamasının ya da refah pastasının küçülmesinin toplumlar üzerinde nasıl bir sonuç yarattığını dünya 9 Haziran Pazar günü itibarıyla bir kez daha deneyimledi. Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağın yakaladığı yükselişi yalnızca “yabancı düşmanlığı” parantezine alarak izah etmeye çalışmak zihinsel bir körlüğün işareti olabilir. Atatürk’ün yazının girişindeki sözlerinin içerisinde yer alan “Komşularının refahını gördüğü halde........© Yeşilgiresun
visit website