Yağmur Yağıyordu
Yağmur yağıyordu. Çiçekler pencerenin önündeydiler. Sokaktan kimseler geçmiyordu.
Yağmur yağıyordu. Sesler seslere karışıyordu. Gözleri yükünü boşaltan simsiyah bulutlarla çevrili gökyüzünde asılı kalmıştı. Caddelerde insanlar koşuşturuyordu.
Yağmur yağıyordu. Okumakta olduğu kitabı yavaşça kapattı. Dilinin ucunda yuvarladığı son satırlar, buğulu camdan süzülen yağmur damlalarına karıştı. Ne zaman yağmur yağsa nemlenen gözlerini ovuşturdu yorgun elleriyle. Sallanan koltuğundan kalktı ve ağır ağır aralık kalan pencereyi sonunu kadar açtı. Akşam olmuş, sokak lambaları yanmış, karanlık, çarpık çurpuk duran sevimsiz apartmanları yutmuş, çiçekler boyunlarını bükmüştü.
Yağmur yağıyordu. Açık kalan televizyonda sözlerini bilmediği bir şarkı çalmaya başlamıştı. Herkes çoktan odasına çekilmişti. Kimse yağmuru fark etmiyor muydu? Şairler artık şiir yazmıyordu. Çocuklar ağlıyor, büyükler gülmüyordu. Oysaki yağmur yağıyordu. Çiçekler ıslanıyor, sokaklar tenhalaşıyor, insanlar yalnızlaşıyordu.
Yağmur yağıyordu. Ardına kadar açık bir kapı orada duruyordu. Ne........
© Yeşilgiresun
visit website