İnsanlığın Mukadderatı
Hiç bitmesin dediğin bir şarkının sözleri gibiydi gözleri. Hayatın bütün akışını seyretmek mümkündü gözlerinde; dünü bugünü, yarını.
Geceyi bir yıldız tozu gibi aydınlatırdı gülümsemesi. Bir hanımeli gibi kuşatırdı kokusuyla bütün evreninizi. Yağmur sonrasındaki toprak kokusu gibi sarardı bütün bedeninizi. El değmemiş pınarlardan doğan, gümrah ormanlardan geçen, yemyeşil kırların üstündeki çiçeklerin arasında raks eden kelebeklerin kanat çırpışı gibiydi sesi.
Hani bazen birdenbire içinizi tarif edemediğiniz nedensiz kocaman bir sevinç kaplar da ne yüzünüzdeki gülümsemeyi ne de istemsizce hareket eden vücudunuzu kontrol edemezsiniz ya işte öylesine bir edası vardı arkasında bıraktığı.
Okumasını bilenler için kâinat baştan başa bir kütüphaneydi; her rafı sizi cezbedecek kitaplarla dolu, her köşesi sizi hayrette bırakacak sanat harikalarıyla donatılmış devasa bir kütüphane.
İnsan yeter ki öğrenmek ve anlamak istesindi. Bilmek için öğrenmekle anlamak için öğrenmek arasında fark vardı çünkü. Birincisi insanı koyu bir bencilliğin kucağına savururken ikincisi insanı içsel bir yolculuğa da davet ediyordu.
Hayatı anlamlandıran aslında ne yaptığınızdan ya da ne başardığınızdan........
© Yeşilgiresun
visit website