Özelleştirme, Ücret Sefaleti ve İftiracılık
Büyük çoğunluğu son yirmi beş yılda olsa da 1986 yılından bu yana kırk yıldır özelleştirme adı altında kamu mülkiyetinin özel kişi ve şirketlere devredildiğine tanık olduk. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren kamunun yoktan var ettiği fabrikaların haraç mezat satıldığını, birilerinin yoktan varsıllığa ulaştığı süreci yaşadık, yaşıyoruz. Bugün, satılacak fabrika, liman, elektrik şebekesi, iletişim ağı kalmadığı için ormanları, ormanların altındaki madenleri peşkeş çekiyorlar. Zeytinlikleri, yok ediyorlar.
Özelleştirme adı altında kamu birikimlerinin birkaç kişiye peşkeş çekildiği çok açıktır. Ama sürecin bununla bitmediği de ortadadır. Birçok alanda iş ve hizmet satın alma adı altında sendikasızlaştırma, ucuz ücrete mahkûm etme siyaseti, son kırk yıla damgasını vurmuştur. 1980 öncesinde toplam nüfusa göre büyük oranda sendikalaştırma varken bugün yok denecek kadar çok küçük oranlara inmiştir. Memur sendikalarını dışarıda bırakırsak, neredeyse, tüm çalışanlar sendikasızdır. Sendikasızlık, asgari ücretin üzerinde ücret alma olasılığının ortadan kakmasıdır.
Özelleştirme, ülkenin altmış yılda biriktirdiğinin, kırk yılda toplumsal mülkiyetten çıkarılması demektir. Birkaç kişinin zenginleştirilmesidir. Buna karşılık, devletin ve toplumun fakirleştirilmesidir.
Özelleştirme ucubesi, o kadar sınırsızlaştırılmıştır ki, özel hukuk tüzel kişisi olan Fiskobirlik'in Başak Sigorta'daki hissesi dahi özelleştirmeye konu yapılabilmiştir. Ne yazık ki, ülkemiz bu hukuk........
© Yeşilgiresun
