Meral Akşener ve Cumhurbaşkanı’yla görüşme!
Bu hafta göçmenler üzerinden ülkemizin işgalini “Ruanda” ile turizm anlaşması üzerinden ele alıp, geleceğimizin nasıl karartılmaya çalışıldığını anlatacaktım!
(Ruanda Soykırımı, Ruanda'da 1994 yılında yaklaşık yüz gün içinde 800.000 Tutsi ve ılımlı Hutu'nun, aşırı uç Hutular (Interahamwe) tarafından öldürülmesi.)
Gerek kalmadı!
Ülkemizde siyasetçilerimiz bütün sorunların önüne geçmeyi başarıyor! Siyasetçilerimiz ülke sorunlarını değil, kendilerinin konuşulmasından hoşlanıyor!
Türkiye, siyasetçilerini konuşmaktan, sorunları konuşmaya zaman ayıramıyor.
İYİ Parti kuruluş aşamasına gelirken, ülkücülerin iktidar arzusunu kamçıladılar!
Milliyetçiliğin tevazuunu kullanıp, cesareti kendilerine yazdılar ve “cesurlar hareketi” diye adlandırılmaktan hoşlandılar…
Ülke, göçmen politikasızlığında adım adım işgal edilirken, ekonomide savrulup, hukukta dibe vururken; milletin sorunlarına bir dokunup, kendi sorunlarına “and olsun, şart olsun” diye yeminler ettiler!
Arkalarında umut edenlerin çoğaldığını gördükçe, “cesarete” saf tutanların kararlılığını gördükçe; umut ettirmekten korktular! Ölçtüler, biçtiler; Umut ettirmenin bedelini kendilerine çok gördüler…
Sistemin iktidar açısından bile tek başına ayakta kalmasının imkânsız olduğunu gördükleri hâlde, seçmenin umutlarını başka yerlere taşıyacak hatalar yapmaktan, bu yanlışlarını söyleyenlere kulak tıkamaktan, görmezden gelmekten çekinmediler…
Cumhurbaşkanlığı sisteminin, yarışılacak bir siyasi alanı ortadan kaldırdığı ortada. P 1 için birçok siyasi denklem oluşturmak gerektiği son derece belli bir matematik. TBMM aritmetiği dâhil, çoğunluğu sağlayanın ülkede bütün yönetimi elde ettiği “ya hep, ya hiç” rejimindeyiz!
Kendi çıkarları ile milletin çıkarlarının çatışabileceği bu yönetim........
© Yeniçağ
visit website