Savaşın Ustası ve Büyük Taarruz
Türk İstiklal Savaşı, 15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgaliyle başlar. 11 Ekim 1922 tarihinde, Mudanya Ateşkes Antlaşması’yla askerî harekât son bulur. Savaş meydanında kazanılan askerî zafer, 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasıyla masada taçlandırılır. (1)
Sakarya Meydan Muharebesi
Büyük Taarruz’dan 11 ay önce yapılan Sakarya Meydan Muharebesi, Türk tarihi açısından önemli bir kilometre taşıdır. Osmanlı Devleti’nde, 1683 yılında, İkinci Viyana bozgunundan sonra toprak kaybı ve çekilme başlar. 1683’te başlayan Türk toprak kaybı ve çekilmesi, 238 yıl sonra 1921’de Sakarya Meydan Muharebesi Zaferi’yle durdurulur. Bu açıdan, Sakarya Meydan Muharebesi İstiklal Savaşı’nın bir dönüm noktasıdır. Sakarya Meydan Muharebesi’nde Başkomutan 40 yaşındadır.
***
Sakarya Meydan Muharebesi Zaferi’nin hemen ardından, 15 Eylül 1921’de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tüm yurtta seferberlik ilan eder. Seferberlik emrinde, yenilmiş düşmanı Anadolu’da imha etmek için, gerektiğinde askerlik yaşındakilerin silah altına alınacağı bildirilir.
Seferberlik emrinin uygulanacağı yurt topraklarında 9,5 milyon nüfus, işgal altındaki Batı Anadolu ve Doğu Trakya’da dört milyon nüfus bulunuyordu. (2)
Bu dönemde, yabancı uzmanlar: “Türk ordusu çıplak denilecek kadar kötü giydirilmişti”, derler.
Batı Cephesi takviye edilir ve asker mevcudu ilk defa 200 bine çıkar.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 6 Mart 1922’de ordunun taarruz kararına ilişkin Meclis’te bir konuşma yapar. Batı Cephesi’ni denetler. 40 gün süreyle tüm komutanlarla görüşür. Tatbikatlar yaptırır. Birliklerin savaşa hazırlık durumunu yerinde tespit eder.
***
Bu arada, Padişah Vahdettin Saray’da kalabilmek için her yolu denemektedir. Sadrazam Tevfik Paşa Vahdettin adına, İngiliz Yüksek Komiseri Sir Harold Rumbold ile çok gizli bir görüşme talep eder.
25 Mart 1922’de görüşürler.
Tevfik Paşa:
“Efendimiz, bizimle hemen bir anlaşma yapmanız koşuluyla, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının korumasını ebediyen İngiltere'ye vermeyi taahhüt ediyor. Korumak için gerekli toprakların idaresi de İngiltere'ye bırakılacak.
İngiltere, bu amaçla kendi askerini kullanabileceği gibi Türk jandarmasını da emrine alabilir. Böylece bütün İslam âleminde, İngiltere’nin Halifeliğin koruyucusu, hatta ortağı olduğunun anlaşılacağını ümit ediyor…” (3)
Rumbold, bu öneriye inanamaz. İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon'un barış planı bile, bu kadar Türkiye'nin aleyhinde değildi. Müslümanların Halifesi, İngiliz himayesini kazanabilmek için bağımsızlık isteyen bütün Müslümanları satıyor. Boğazları gözden çıkarıyordu.
***
Yunan komuta kademesinde, Yunan Ordusu’nun asker sayısı, silah ve araç yönünden üstünlüğü nedeniyle, Türk Ordusu’nun yenilgiye uğratılacağı inancı yerleşmişti. (4)
Yunan Ordusu’nu denetleyen İngiliz subayları da ordunun savunma hattını çok beğenmişlerdi. Afyon bölgesindeki savunma mevzilerini inceleyen bir İngiliz Kurmay Subay, verdiği raporda şöyle diyecektir:
“Türkler bu mevzileri dört-beş ayda ele geçirebilirlerse, bir günde düşürdüklerini iddia edebilirler.” (5)
Yunan Başkomutanı General Hacıanesti, denetleme sonrası İzmir’e karargâhına döndüğünde, gazetecilere açıklama yapar:
“Bütün cepheyi dolaştım. Mustafa Kemal adında bir komutana rastlamadım.” (6)
Çok değil, üç ay sonra bu sözü söylediğine pişman edilecekti.
Hacıanesti, cepheden, askerlerinden 450 kilometre uzakta İzmir’dedir. Mustafa Kemal Paşa, cephede en önde askerleriyle beraberdir.
***
16 Haziran 1922: Başkomutan taarruz kararını, sadece Batı Cephesi Komutanı İsmet (İnönü), Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) ve Millî Savunma Bakanı Kazım (Özalp) paşalarla görüşür.
Mustafa Kemal Paşa, taarruz öncesi diplomasi adımları da atar. Mart 1922’de Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal (Tengirşek)’i İngiltere ve Fransa’ya; ardından Temmuz 1922’de İçişleri Bakanı Fethi Okyar’ı İtalya, Fransa ve İngiltere’ye gönderir. Fakat elleri boş dönerler.
***
Başkomutan, bir yandan Meclis’te kendisine karşı olan gruplarla uğraşırken, diğer yanda taarruz hazırlıklarını yürütüyordu. Milleti, Meclis’i ve orduyu taarruz için hazırlıyordu.
Mustafa Kemal Paşa, taarruzun amacını düşmanı imha etmek olarak belirler. Araç ise, amacı gerçekleştirecek olan Türk ordusunun yeterli bir düzeye getirilmesiydi. Çünkü, düşman kuvvetleri üstündü. Savaş prensiplerine göre, taarruz eden tarafın düşmandan üç kat üstün olması gerekiyordu. Oysa düşman; asker sayısı, silah, uçak ve araç açısından Türk ordusundan daha üstündü.
Ordunun çoğunu Afyon bölgesine toplamakla savaş için gerekli lojistik destek kolaylığı sağlanacaktı. Asıl taarruzu, Afyon güneyi bölgesinden yaparak baskın etkisi oluşturacaktı. İngiliz desteğindeki Yunanlar, Ahır Dağları geçilemez engel diye Afyon güneyinden bir taarruzu........
© Yeniçağ
visit website