Cem Karaca’nın Gözyaşları boşa mı gitti?
İstiklal Caddesi’nde Tünel’den Galatasaray’a doğru yürürken sol taraftaki Baro Han’ın çatısındaki eski Çatı Restoran’da bir öğleden sonra, yan masalardan birinde sorular sorduğum kişi, Türk vatandaşlığı iade edilmiş, yurda dönmüş ve yeniden müzik yapmaya başlamış Cem Karaca’dan başkası değildi. Uzun saçları, fötr şapkası, kendine has mimikleri, dudağını büküp ağzını hafif yamultarak konuşması kalın camlı gözlüğünün altında zekice ışıldayan küçük gözleriyle doğrudan bana bakışı bugün bile aklımda. O günlerde “pop-arabesk” hızla yükseliyordu. Konumuz buydu. Birkaç günlük yazı dizisi hazırlamak için eski ustalardan görüş alıyordum. Rahmetli Cem Karaca’nın ısrarla söylediği şey, pop-arabeskçilerin köşeyi dönmek üzere olduklarını sandıkları ama aslında müzik sandıkları şeyle köşeyi aşağı yönde dönecekleriydi. Bileğini bükerek elini masadan aşağı uçuruma yuvarlanan bir nesne gibi yaparak gösteriyordu.
Cem Karaca’nın hafızama kazınan ve asla silinmeyen diğer bir sözü Barış Manço’nun vefatından sonra söyledikleriydi: “Kendimi hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim” demişti! İki sanatçı arasında bu kadar keskin ve derin bir yalnızlık duygusu yaratacak ne vardı ki, Manço’nun erkenden göçüp gitmesinden sonra Cem Karaca kendini bu âlemde kimsesiz, yapayalnız hissetmişti?
Bir başka gazeteye, Türkiye’ye dönüşü hakkında verdiği röportajda, kendisini “dönmek”, “döneklik etmek” iddiası ile itham edenleri, “Döndümse de vatanıma döndüm” ve “Bana dönme diyenler, bunu Boğaz’da lüfer yiyip rakı içerken söylüyorlar” diye hicvetmişti.
Katran kaynamakla olmaz şeker…
Yüksel Aksu’nun yönettiği “Cem Karaca’nın Gözyaşları” filmi, sanatçının doğuşundan vatanına dönüşüne kadarki dönemi anlatıyor. Film, klasik anlatıya dayalı, düzgün, temiz ve dikkatli bir çalışma. Aksu, sanatkârane iş yapayım, millet parmağını ısırsın diye olmadık taklalar atan bazı medyatik sinemacılardan değil. “Ulusal sinema”nın büyük ustaları gibi “hikâye anlatmak” yolunda devam ediyor. Çoktan öldüğü iddia edilen “ulusal sinema”yı yaşatan ve temsil eden “auteur”........
© Yeniçağ
visit website