Acıya Dayanmak!
Medeniyetler beşiği diye anılan Akdeniz havzası, vahşet beşiğine döndü. Bütün dünyanın gözleri önünde hatta kendilerini dünyanın efendisi görenlerin teşvikiyle sürüp giden katliama “Dur!” diyecek bir gücün veya güç birliğinin olmadığını hazin bir şekilde fark ettik. Bu o kadar acı veren bir idrak ediş ki, tarifi imkânsız… Belki Mehmet Akif Ersoy’un şu mısralarıyla bir nebze ifade edilebilir:
Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!
Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!
Yandık diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!
Esmezse eğer bir ezelî nefha*, yakında,
Yâ Rab, o cehennemle bu tûfan arasında,
Toprak kesilip, kum kesilip Âlem-i İslâm;
Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnâm!
Bîzâr** edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn'i,
İstiklâl Marşı şairimizin, Balkan Savaşlarındaki büyük mağlubiyetten sonra on binlerce Türk’ün ölüm ve sürgünü yaşaması, ardından bütün Balkanları kaybetmemiz üzerine yazdığı bir dizi şiirden biri de bu satırlardır… (*Nefha: Can veren, ihyâ eden üfleme, diriltici nefes. **Bizâr: Tedirgin, rahatsız. ***Esnam: Putlar.)
Ve bu manzumeye, Türk milletinin çektiği büyük acılar karşısında bütün davası İslamiyet, Müslümanlar ve Allah rızası olan ahlâk abidesi bir insanın içinde kopan fırtınayı dile getirmesi bakımından sadece, -başta Hz.........© Yeniçağ
visit website