Teolojik güvenlik devletlerinin savaşından Orta Doğu’ya kalan
Gündemde yoğun bir şekilde İran-İsrail gerginliği var. Savaş diyenler de oluyor ama İran’ın kendisi bile savaş yerine çatışma demeyi tercih ediyor. Birbiri olmadan var olamayacak, kendisini diğeriyle var eden iki gücün çatışması bu. Bu iki gücün ikisi de katı şeriatla yönetilen teolojik güvenlik devletleri. Peki buraya nasıl gelindi?
Teolojik Güvenlik Devletleri Nasıl Yükseldi?
Orta Doğu, 1. Dünya Savaşı sırasında imzalanan Sykes-Picot Anlaşmasıyla İngiliz ve Fransızlarla şekillendirildi. İngiltere’nin payına düşen kısımda İsrail, en başından bu yana teolojik bir güvenlik devleti şeklinde teşkilatlandırıldı. Hegemon güçlerce her zaman desteklendi.
2. Dünya Savaşı’ndan sonraki yoğun sömürge karşıtı hareketler içinde Arap Milliyetçiliği, Arapların arasına saplanmış bir hançer gibi olan İsrail’e karşı yoğun bir mücadele verdi. Cemal Abdülnasır’la aşiret bağları güçlü olan Araplar arasında ilk defa milliyetçiliği öne çıkarabildiği, Arap Sokağını heyecanlandırdığını biliyoruz. Sonrasında üç büyük Arap-İsrail Savaşında büyük hayal kırıklığı.
Bu savaşların en büyük sonucu bölgede ulus devlet mantığının yükselemeden çöküşü oldu. Orta Doğu’da Araplar artık acımasız bir jeopolitiğe sıkıştırılmıştı.
Savaşların ikinci büyük sonucuysa, İsrail’in başarısına öykünmek oldu. İsrail bir teolojik güvenlik devletiydi. Milliyetçiliğin büyük bir kriz yaşadığı dönemde, teolojik güvenlik devleti mantığı, din temelli olarak yükseldi. İran Devrimi, işte böyle bir krizin sonucuydu.
İran’ı Anlamak
İran, tam anlamıyla “Teolojik Güvenlik Devleti”. Ekonomik cüce, siyasi ve askerî bir bölgesel........
© Yeniçağ
visit website