Kültürel inkâr’dan kültürel intihar’a…
Çok tehlikeli bir süreçten geçiyoruz… Ülkenin çocukları İslâm’ı terkediyor hızla.
Dünyanın çocukları, Gazze’deki destansı direnişten ötürü İslâm’a hayran kalarak İslâm’a yönelirken, Harvard’ın, Chicago’nun, Colombia Üniversitesi’nin çocukları İslâm’a yönelirken, bin yıl İslâm’ın bayraktarlığını yapan, dünyaya adaletin, merhametin ve bir arada yaşamanın ne demek olduğunu öğreten aziz bir medeniyetin çocukları, bu toprakların çocukları İslâm’ı terk ediyor hızla ürpertici bir şekilde…
Bir toplumu ayakta tutan, geleceğe umutla bakmasını sağlayan, geleceğini kuran olmazsa olmaz dinamikler vardır: Müşterek inançları, değerleri, tarihi, dili, medeniyet tecrübesi, aidiyet biçimleri, müşterek hedefleri, hayalleri, idealleri ve gelecek tasavvurları gibi.
Bunları bir toplumun olmazsa olmaz, vazgeçilmez asgarî müşterekleri olarak tarif ediyoruz. “Din”, dil, kültür, tarih ve ortak gelecek tasavvuru ve ideali yok olmaya başlayan toplumlar, kendilerini de, içinde yaşadıkları çağı da anlayabilecek, analiz edebilecek, kritik edebilecek, yüzleşebilecek gerekli entelektüel donanımdan da, özgüvenden de yoksun olacakları için zamanla birbirlerine düşmekten, boşluğa sürüklenmekten ve kaçınılmaz olarak yok olmaktan, tarihten sürülmekten kurtulamazlar.
Türkiye’de sekülerizmin ne olduğu, nasıl doğduğu, dünyayı nereye sürüklediği ve Türkiye’deki algılanışı, tezahürleri, uygulanışı konusunda en çok yazan yazarlardan biriyim.
Yeni Şafak 1994 yılında yayın hayatına atıldığı günden bu yana Londra’dan, yerinden, sekülerizmin her bakımdan en güçlü ve ilginç uygulamasının yapıldığı bir yerden bizzat yaşayarak, görerek, soluyarak yazdığım yazılar dâhil, yazı ve fikir hayatımın yoğunlaştığı iki temel ekseninden biri genelde çağdaş dünya ve felsefî temellerinin arkeoloji / kazı ve jeneoloji / soykütüğü çalışması yapılarak görünür görünmez bütün yönleriyle anlaşılması, özelde ise çağdaş dünyanın en başta gelen kurucu temelini oluşturan sekülerizm sorunu’ydu.
İkinci........
© Yeni Şafak
visit website