Adını dağlara yazdım
Türkiye’de doğan bebeklere isim vermek bir tercihten öte toplumun ruh halini, kültürel kodunu, siyasi atmosferini yansıtan bir ayna görevi görüyor. Bazen ünlü bir futbolcunun ismi, bazen ünlü bir dizi yıldızı, bazen de dünya lideri evimize misafir olabiliyor. Hatta Türkiye’de bazı aileler bebeklerine öyle isimler veriyor ki, sanki sadece nüfus kütüğüne değil, adını dağlara yazdırmaya ant içmişken buluyoruz onları. Bir bakıyorsunuz Alparslan’la Malazgirt’e, Göktuğ’la Orhun Yazıtları’na kadar uzanıyoruz; bir de bakıyorsunuz Defne’yle mitolojilere, Asel’le bal akan vadilere yol alıyoruz.
Refah dönemlerinde umut ve başarıyı simgeleyen isimler popüler olurken, kriz dönemlerinde daha geleneksel ve muhafazakar isimler öne çıkabiliyor. Dizilerde ya da sosyal medyada parlayan karakterlerin adı kısa sürede kimliklerde vücut buluyor. Ayrıca politik atmosfer de isim tercihlerinde büyük etkiye sahip olabiliyor. Toplumun bir kesimi milli kahramanlardan ilham alabilirken, başka bir kesim modern ve evrensel olarak niteledikleri değerlere atıfta bulunan isimleri tercih edebiliyor. Sonuç olarak her eğilimde de sadece bireylerin değil dönemin de ruhu temsil ediliyor.
İsimlerimiz çoğu zaman bir hikâyeyi, bir umudu ya da bir duruşu sessizce taşıyan görünmez birer manifestoya dönüşüyor. Haliyle aileler sadece çocuklarına seslenecekleri bir ad seçmiyor; kendi ideallerini, özlemlerini, kahramanlarını ve bazen de en son izledikleri diziyi bir ömür boyu hatırlatacak bir imza atıyorlar.
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre 2024 yılında en çok tercih edilen erkek ismi
Alparslan
, kız ismi ise
Defne
oldu. Bu tablo, Türkiye'nin kimlik arayışı, gelenek-modernite dengesi ve mevcut siyasi eğilimleri hakkında önemli ipuçları sunuyor.
GÜÇ VE KİMLİK ARAYIŞI: ALPARSLAN VE GÖKTUĞ'UN YÜKSELİŞİ
Artan küresel gerilimler, bölgesel krizler ve içeride yoğunlaşan kutuplaşma ortamı, milliyetçi, muhafazakâr ve tarihî referanslı söylemlerin........
© Yeni Şafak
