Elvedâ Yâ Şehr-i Ramazan! Merhaba Ey Mübârek On Bir Aylar!
İştiyakla beklemiştik mübârek ramazanı. Ne de özlemiştik orucunu, teravihini, Kadir gecesini, sadakasını. Ve nihayet gelmişti ramazan. “Merhaba!” demiştik ona en içten ve en yürekten. İlk teravihin neşesi her sene olduğu gibi yine bir başkaydı. İlk sahur, tam bir bereket saatiydi. İlk oruç, nefsimizle ilk raundumuzdu. Böylece bir manevî iklimin ortasında buluverdik kendimizi. Rahmet ve bereket sağanağına tutulduk otuz gün boyunca. Açlık, doyurdu ruhumuzu; vermek, zengin etti gönlümüzü; Teravih, dinlendirdi kalbimizi; itikâf giderdi yalnızlığımızı.
Pideleri bile maneviyat kokar ramazanın. Güllacından mistik bir lezzet gelir. Hurması iftar demektir, kahvesi sahur… Madde, âdeta mana ile sarmaş dolaş olur ramazanda. Sanmam ki, bedenin açlığını ruhun tokluğuyla bu şekilde dengeleyen, maddeyi mana ile dost kılan başka bir din, başka bir medeniyet olsun yeryüzünde. Bu güzellikleri bizlere yaşatan Yüce Mevlâ’ya nâmütenâhî şükürler olsun. Ve bu güzellikleri, yaşayarak bize öğreten Muhammed Mustafa Efendimiz’e (sav) sonsuz salâtü selâm olsun.
Ramazanın bize öğrettiği en mühim şey şu olsa gerek: Âdetleri bir ay boyunca terk edip, rutinleşmiş hayatı ters yüz etmek. Bir ay boyunca oruç tutmak, akşamları cemaatle teravih kılmak, elden geldiğince tasadduk etmek, verilecek zekât varsa onu vermek, bin aydan hayırlı olduğuna inanılan bir geceyi sabaha kadar ihya etmek ve onun bir ömre bedel olduğunu idrak ederek onu bu şuurla yaşamak. Bunlar, diğer aylarda hiç yapmadığımız şeyler. Dolayısıyla ramazan; bizi rutinimizden çıkarıp, bize âdetlerimizi terk ettirerek hayatın “böyle de yaşanabileceğini” göstererek çok önemli bir ders vermektedir. Her gün oruç tuttuk; ne sağlığımız bozuldu, ne hayatımızın lezzeti kaçtı, ne de işimiz gücümüz aksadı. Her akşam geç saatlere kadar teravih kıldık; ne yorulduk, ne de uykusuz kaldık. Zekâtımızı, sadakamızı verdik; ne kesemiz boşaldı ne kasamız, ne aç kaldık ne de muhtaç.
Nörofizyoloji biliminin verilerine göre, insan beynini diğer canlıların beyninden ayıran en önemli hususlardan biri, “frontal lob” denilen beynin ön kısmının hacmidir. Bu bölüm, hazları ertelemeyi sağlayan bölümdür. Dinî ıstılahla söyleyecek olursak, nefs-i emmareye karşı mücadelenin yapıldığı yerdir. İnsan beyninde bu bölüm, diğer canlıların beynine nispetle çok daha gelişmiştir. Bu sebeple,........
© Yeni Şafak
visit website